Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, sendikamız Belediye-İş’in ezici çoğunluğunun olduğu İstanbul Büyükşehir, İSTON ve İSBAK işyerlerinin toplu sözleşme hakkını 11 ay gasp ettikten sonra, mevzuata, hukuka ve uygulamalara aykırı bir şekilde yetki tespitini yandaş Hak-İş/hizmet-İş’e verdi. Boşuna dememişler, “TEZEKTEN TERAZİNİN, BOKTAN OLUR DİRHEMİ…“
23 Haziran 2019 yerel seçimleri sonrası İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde sendika seçme hakkına saygı duyan bir yönetim anlayışının gelmesi ülkemizde bir çok dengeyi kökten değiştirdiği gibi sendikal alanda da büyük değişimler yarattı.
1998’de İETT’de, 2011 İstanbul Büyükşehir’de dönemin belediye yönetimi üyelerimizi; işten atma tehditleriyle, sürgünlerle sendikamızdan istifaya, yandaş hormonlu Hak-İş/Hizmet-İş’e üye olmaya zorlamıştı.
Tüm baskı ve tehditlere rağmen, Belediye-İş’in kurucu unsuru olan İstanbul Büyükşehir emekçileri ile sendikamızın bağı hiç kesilmedi. Nitekim 23 Haziran 2019 yerel seçimlerinin getirdiği özgürlük ortamı sayesinde öncelikle toplu sözleşme süreci başlayan İstanbul Büyükşehir, İSTON ve İSBAK işyerlerindeki emekçilerin yüzde 75-80 gibi ezici bir çoğunluğu sendikamıza üye oldu. İstanbul Büyükşehir emekçilerinin Belediye-İş tercihi, yandaş Hak-İş/Hizmet-İş ve destekçilerinin de dengesini bozdu. Çünkü, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu, yargı kararları, e-devlet sistemindeki üyelik kayıtları ve uygulamalar, yetki tespitinin de, yetkinin de açıkça sendikamıza verilmesi gerektiğini gösteriyordu.
Sendikamız, toplu sözleşme yetkisi için günlerce, aylarca işyeri işyeri dolaşıp üye yaparken, hukuka, mevzuat ve yargı kararlarına güvenerek adım adım ilerlerken, karşımızda; hocalarının eğitiminden geçmiş, mevzuatın, hukukun arka sokaklarında dolaşmayı, oyun devam ederken kuralları değiştirmeyi, hakemi etkilemeyi, hileyi marifet sanan yüzsüzlerle arsızlar vardı.
Önce, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı mevzuata ve yerleşik uygulamalara aykırı bir şekilde, hukuk dışı, gayri ahlaki bir tavırla 11 ay boyunca yetki tespit kararı vermeyerek bilerek süreci tıkadı. Binlerce emekçinin 11 ay boyunca toplu sözleşme hakkı gasp ederek onları mağdur etti. Bakanlık yaptığı hukuksuzluklar yetmez gibi, oynadığı hukuk dışı oyunlarla yetki tespitinin kapsamını, mevzuata, yerleşik uygulamalara aykırı bir şekilde değiştirip, yetki tespitini yandaş Hak-İş/hizmet-İş’e vererek emekçileri yeniden aylarca mağdur etmenin yolunu da açtı.
Mızrak çuvala sığmıyor.
Bakanlığın hukuksuz, hakkaniyetsiz yetki tespit kararının amacı; AKP desteği olmadan ayakta duramayan, yandaş Hak-İş/Hizmet-İş’i koruyup kollarken, iktidarın Türk-İş’in yerine yandaş Hak-İş’i koyma politikasına yeni bir halka eklemektir. Bakanlık hukuka aykırı kararıyla, kuruluşundan bugüne ayrı toplu sözleşme imzalayan İETT’yi, 23 Haziran seçimleri öncesi ayrı ayrı yetki alıp ayrı ayrı toplu sözleşme imzalayan İstanbul Büyükşehir, İSPARK, İSTON, İSFALT, İSBAK VE KÜLTÜR A.Ş. işyerlerini aynı yetki tespitine dahil ederek, kendi itibarını ayaklar altına alma pahasına yandaş Hak-İş/Hizmet-İş’in üye kaybını durdurmaya çalışmıştır. Bakanlığın bu yetki tespiti kararında, mevzuata, içtihatlara uygunluk, kural yoktur. Emir demiri kesmiştir. Ancak bu kararı alanlar, aldıranlar bilsin ki, iktidarlar meşruiyetlerini Anayasa ve yasalara uygun davranmasından alırlar. Anayasaya ve yasalara uymadıkları her kararda, bastıkları zemin yıpranmaya başlar ve zamanla meşruiyetlerini kaybederler.
Sendikamız bu nedenle yetkililere yaptığı çağrılarda hukuku, mevzuatı işaret ederek, “biz yardım, destek, ayrıcalık istemiyoruz, biz yasal olanı, hakkımız olanı istiyoruz, siz mezarımızdan taş çalmayın yeter” demiştir. Bakanlığın hukuk dışı yetki tespit kararı ise, açıkça mezarı çalma kararıdır. Bu kararı alanlar ve aldıranlar aynı zamanda, emekçilerin umutlarını, emeklerini çalan emek hırsızlarıdır. Dün, “damdan düşen, damdan düşenin hâlini bilir” diyenler, aldırdıkları bu hukuksuz, vicdansız kararla sadece kendi siyasi ikballerini düşündüklerini göstermişlerdir. Dün mazlum olduğunu iddia edenler, bugün aldıkları kararlarla emekçilere zulüm eden zalimler olmuşlardır.
Yaptıklarının suç olduğunu bile bile bu hukuksuzluğu yapanlar, “nasıl olsa arkamız sağlam, bize bir şey olmaz” diye düşünüyor olabilirler. Ancak bilin ki, zulüm ile abad olunmaz, yaptığınız hak gaspıyla, zulümle sizler halkın ve emekçilerin vicdanında çoktan mahkûm oldunuz. Geçmişte hukuksuzluk, adaletsizlik yapanların sonu nasıl hüsran olduysa, bugün de bu hukuksuzlukları, bu adaletsizlikleri yapanların sonu hüsran olacaktır.
Unutmayın; biz hancıyız, siz ise yolcu… 30 Mart seçimlerinde oyun devam ederken, oyunun kuralını değiştirenlere İstanbul halkı 23 Haziran’da nasıl ki misliyle cevap verdiyse, bu hukuk dışı kararları alanlara da başta İstanbul emekçileri olmak üzere tüm emekçiler hak ettikleri cevabı misliyle verecektir.
Hukukun, adaletin, hakkın olmadığı, alınan kararlarla hukukun ayaklar altına alındığı bu dönemde söyleyecek tek söz kalıyor.
Zulmünüz artsın. Zulmünüz artsın ki tez zeval bulasınız.
Saygılarımızla.
24.09.2020
Belediye-İş Sendikası