ANLIYORUZ…SAHİP ÇIKIYORUZ… SAHİP ÇIKMAYA DEVAM EDECEĞİZ…
Değerli Arkadaşlar,
Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde kurulan laik, demokratik Cumhuriyetimizin 100. yılını coşkuyla, gururla kutlayacağımız günlere yaklaşıyoruz.
Atatürk’ün adının silinmeye çalışıldığı, Cumhuriyetin özü, esası, laiklik ilkesinin aşındırıldığı, saltanatın ve hilafetin yüceltildiği, dil ve alfabe alanında gerçekleşen devrimlerin tartışmaya açıldığı, akıl ve bilime dayalı eğitim başta olmak üzere Atatürk’ün gerçekleştirdiği aydınlanma, kültür ve siyasi devrimlerin tersine çevrilmeye çalışıldığı bir dönemden geçiyoruz. Cumhuriyet, halkın egemenliğine dayanan bir yönetim biçimidir. Ve bu değerler de laik demokratik Cumhuriyetimizin özüdür.
Cumhuriyetin özü zayıflatılırsa, halkın değil; ancak yönetici sınıfın, ruhban sınıfının, sermaye sınıfının yani, Cumhuriyetin yerine, monarşinin, oligarşinin, teokrasinin geçeceği bir sistemden bahsederiz.
Yaşanan tüm yıpratma çabalarına rağmen, emekçi halkımız da, gençlerimiz de, vatanı kurtaranlara ve kuranlara vefa borcunu asla unutmuyor. Çünkü, kim ne derse desin, Mustafa Kemal Atatürk gibi başarılı liderler, yaşamları boyunca büyük vizyonlarını ortaya koyarak, insanların kalplerine duygularına dokunuyor, ilham verici konuşmalarıyla kalabalıkları peşlerinden sürülüyor ve asla unutulmuyorlar.
Bizler de Cumhuriyetimizin 100. yılına yaklaştığımız şu günlerde, cennet vatanımızda bayrağımızı özgürce dalgalandırmamızı, bu bayrağın altında özgürce yaşamamızı sağlayanları, unutmuyoruz. Onları saygıyla sevgiyle, özlemle ve minnetle bir kez daha anıyor, Atatürk’ün her gün önemini bir kez daha anladığımız ilkelerine ve devrimlerine dört elle sarılıyoruz.
Değerli Arkadaşlar,
Hukukun sağlıklı işlemediği, hukukun üstünlüğü yerine, üstünlerin hukukunun hakim olduğu, hukukun kişiye göre uygulandığı bir ülkede adaletten, hukuktan demokrasiden bahsedemeyiz. Hukuk sayesinde yurttaşlar, yaşam hakkından bilgi edinme hakkına, örgütlenme hakkından, grev hakkına ifade özgürlüğünden, toplantı ve gösteri özgürlüğüne kadar bir dizi hakkının güvence altında olduğuna inanır. Başına olumsuz bir şey gelirse, bağımsız, adil ve tarafsız yargıya güvenir.
Toplumsal ve siyasal bakımdan gelişmişliğin en temel ölçütlerinden biri de, insanların temel hak ve özgürlüklerinin etkili şekilde korunmasıdır. Temel hak ve özgürlüklerin etkili bir şekilde korunmadığı, hakların sistematik bir şekilde ihlal edildiği bir yerde üretim olmaz, gelişme sağlanmaz.
Bugün ülkemizde yaşanan hukuksuzluk, işsizlik, yoksulluk, hayat pahalılığı ve iş cinayetleri yıllardır uygulanan ve hukukun üstünlüğünü yok eden politikaların sonucudur.
Emekçiden alıp sermayeye aktarmayı amaçlayan bu politikalar, emeğin milli gelirden aldığı payı düşürmekte, sermayenin payını ise artırmaktadır. Seçim dönemi yaklaşırken emekçilerin ağzına bir parmak bal çalmaya yönelik uygulamalar bu olumsuz tabloyu değiştirmemekte, işçiye kaşıkla verilen, kepçeyle geri alınmaktadır.
İktidar, seçimi düşünerek günü kurtarmaya yönelik politikalarını bir tarafa bırakıp, işçinin üzerindeki yükün bir kısmını kaldıracak emekten yana politikalarla, gelir vergisindeki adaletsizlikleri gidermeli, emekçinin alım gücünü yükseltecek, sosyal hukuk devleti politikalarını hayata geçirmelidir.
Değerli Arkadaşlar,
Geçtiğimiz günlerde Bartın, Amasra’da, 42 emekçinin ölümüne neden olan iş cinayeti de; liyakatsizliğin, hukuksuzluğun denetimsizliğin ve yoksulluğun sonucudur. İş cinayeti ardından yaşananları gizlemek için kader-fıtrat denilerek tevekkülü ön plana çıkarma çabası ise, yaşanan iş cinayetini normalleştirme girişimidir.
Kârın her şey, işçi hayatının ise hiçbir şey olduğu bu sistemde, önlenebilir iş cinayetleri kar ve rant uğruna devam etmektedir. Bartın, Amasra’daki iş cinayeti, tüm yönleriyle soruşturulmalı ve sorumlular kanun önünde hesap vermelidir.
Değerli Arkadaşlar,
Siyasetçilerin, işçi ve emekçinin sesine en fazla kulak verdiği dönem, seçim dönemleridir. Ülkemiz seçimler sürecine girmiştir. O nedenle siyasiler; EYT, geçici işçiler, sözleşmeli personel ve KİT’lerdeki taşeron işçilere kadro verilmesi gibi konuları gündeme getirmektedir. Ancak her ne hikmetse, iktidarıyla, muhalefetiyle tüm siyasiler, sendikamızın ısrarla talep ettiği belediye şirket işçilerinin belediye kadrosuna alınması talebini duymazdan, görmezden gelmektedir.
Sendikamızın verdiği mücadeleler sonucu, 2017’de yapılan düzenlemeyle; hastaneler ve üniversiteler başta olmak üzere kamu kurumlarında çalışan işçilere kadro ve ikramiye verilirken, belediyelerdeki taşeron şirketlerde çalışan beş yüz bini aşkın belediye işçisi; ikramiye hakları elinden alınarak, özel şirketten, belediye şirketine aktarılmıştır.
Oysa, aslı varken suretine gerek yoktur. İktidar, tüm belediye işçilerini kıdem hakları saklı kalmak şartıyla tüm sosyal hakları eşitlenip, belediyelerin kadrosuna almalıdır.
Değerli arkadaşlar,
Belediye şirket emekçilerinin kadro talebi, sadece siyasetçilere yapılacak ricayla olacak bir iş değildir. Sendikamız, belediye şirket işçilerinin kadroya alınması için ısrarlı çabalarına devam ederken, aileleri ile birlikte iki milyona yakın oy potansiyeli olan belediye şirket emekçileri de, aralarında tüm ayrımları, takım tutar gibi parti tutmayı bir tarafa bırakıp, hukuku savunan, emekçi halkın taleplerine kulak veren, ekonomik, sendikal ve sosyal haklarına sahip çıkan partileri desteklemelidir.
Değerli Arkadaşlar,
Ülkemizin ekonomik, sosyal, hukuksal girdaptan çıkışının yolu gerçek demokrasidir. Yani, hesap verebilir, liyakati esas alan bir idare, güçlü, bağımsız, tarafsız bir yargı, kanunları yaparken yürütmeyi de en geniş anlamıyla denetleyip, dengeleyecek yasamadır.
Demokrasinin var olabilmesi için, olmazsa olmaz, laiklik ilkesinin yürürlükte olmasıdır. Çünkü laikliğin var olmadığı yerde, hakim sınıf ve yapı, kendi düşüncesini inanç dünyasını tüm topluma dayatır. O zaman da yaşanan demokrasi değil, otokrasidir, monarşidir, oligarşidir, teokrasidir.
Demokrasiyi, hukuku ve adaleti, ancak ve ancak bireyi yurttaş konumuna yükselten laik, demokratik Cumhuriyet’e sahip çıkarak sağlayabiliriz. Çünkü laik, demokratik, sosyal hukuk devleti mücadelesi aynı zamanda, hakça paylaşım mücadelesidir.
Değerli Arkadaşlar,
Sendikamızın 12. Olağan Genel Kurulumuzu desteğiniz ve katkılarınızla demokrasi şölenine çevirerek, dostlarımızı sevindirip, düşmanlarımızı çatlattık. Genel Başkan olarak, sizlerle ne kadar gurur duysam azdır. Hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyor, yeni yılınızı, ailenizle birlikte sağlık, huzur ve mutluluk içinde geçirmenizi diliyorum. Saygılarımla.