Değerli arkadaşlar,
Belediye-İş; dürüst, tutarlı ve ilkeli toplu sözleşme politikaları sonucu, örgütlü olduğu işyerlerinde toplu sözleşmeleri öncelikle masada bitirmeyi hedefleyen bir sendikadır.
Sendikamız ile Çorlu Belediyesi arasındaki toplu sözleşme görüşmeleri de bu ilkeler çerçevesinde başlamıştır. Ancak ne yazık ki, sendikamızın tüm iyi niyetli, samimi çabalarına rağmen toplu sözleşme süreci, belediye yönetiminin kendi gerçekliğini sendikamıza dayatması sonucu tıkanmıştır.
Üyelerimizin, Anayasal haklarını kullanarak aldıkları grev kararı, ne belediye emekçilerinin ne de sendikamızın tercihi değildir. Alınan grev kararı, hayat pahalılığı ve geçim derdinin dayatmasındandır.
Bugün ülkemizde, iktidarın yanlış politikaları sonucu, Türk Lirası sürekli değersizleşmekte, üyelerimiz, en temel ihtiyaçlarını bile karşılamakta zorluk çekmektedir.
Barınma, ısınma, elektrik ve gıda gibi temel harcama kalemlerindeki fiyat artışları çok ciddi seviyelere ulaşmıştır. 2022 yılı için geçerli olacak asgari ücret artışı TÜİK’in çakma enflasyonunun yüzde 61’i aşması, gerçek enflasyonun yüzde 120’leri bulması yüzünden erimiştir.
Mart ayında Açlık sınırı 4.928,08 TL, yoksulluk sınırı ise 16.052 TL’ye ulaşmıştır.
Yüksek enflasyon ortamında, erken kalkanın ilk zammı yaptığı, kimsenin hesap sormadığı bu ekonomik koşullarda emekçiler için önemli olan aldığı ücretin düzeyi değil, çarşı pazardaki alım gücüdür.
Alınterinin karşılığı ücretle, kendisinin ve ailesinin yaşamını sürdüren belediye emekçileri esnaf gibi her maliyet artışında ürettiği ürün veya verdiği hizmete zam yapamaz.
İşçinin tek geçim kaynağı, alınteri olan ücretidir. Çorlu’da Toplu sözleşme anlaşmayla sonuçlanırsa, üyelerimizin 2 yıl boyunca alacağı ücret, sosyal haklar ve idari maddeler belirlenecektir.
Enflasyonun kontrolden çıktığı, her gün her an, iğneden ipliğe her ürüne zam gelen bir ortamda sendikamız üyeleri de yaşam mücadelesi vermektedir. Toplu sözleşme sürecinin başında talep edilen ücret artışının bile 2-3 ay gibi kısa sürede anlamsızlaştığı, asgari ücretin yeniden artırılması gerektiğini tartışıldığı bu yüksek enflasyon ortamında, haklı olarak üyelerimiz yarınki geçim derdinin endişesini yaşamaktadır.
Hiç kimsenin, belediye emekçilerine ölümü gösterip, sıtmaya razı etmeye hakkı yoktur.
Emekçiler bu sürecin faili değil, mağdurudur.
İktidarın ekonomi bilimine aykırı deneme yanılma yöntemiyle uyguladığı politikaların faturası işçiye kesilemez.
Biz insanca bir yaşam için, enflasyon karşısında ezilmediğimiz bir ücret talep ediyoruz.
Değerli Basın Mensupları
Değerli Dostlar,
Sayın Başkanın, seçim vaatlerini yerine getirme çabası anlamlıdır. Ancak ülkemizin içinden geçtiği süreç her açıdan olağanüstüdür. İktidarın yanlış politikalarının da katkısıyla ülkemiz son 20 yılın en büyük enflasyonunu yaşamaktadır. 11 milyonu aşkın vatandaşımız sosyal yardıma muhtaç hale gelmiştir. Bu nedenledir ki, CHP’li belediyeler yatırımlardan önce, sosyal hizmet belediyeciliğine öncelik vermek zorunda kalmıştır. İşin gerçek matematiği budur.
Belediyeler kamu hizmeti veren kurumlardır. Öncelikleri toplumsal fayda, verimlilik ve etkinliktir. Belediyeler, ürettikleri ürünlerde, verdikleri hizmette, sadece kar zarar penceresinden bakamazlar. Özelikle muhalefet partilerine mensup belediyelerin örnek olmasını beklemek hakkımızdır.
İktidarın uygulamaları ile, ifade basın özgürlükleri sınırlanmış, örgütlenme, toplu sözleşme hakları yasalarla ve uygulamalarla etkisizleştirilmiştir.
Muhalefet partisine mensup belediyelerden beklenen, iktidarın emekçiyi örgütsüzleştiren köleleştiren uygulamalarını takip etmek değil, eğitimli ve örgütlü toplumu savunmak olmalıdır.
Değerli Arkadaşlar,
Ahmet Sarıkurt Başkanın bu süreçte belediye emekçilerini karalamak isteyen çevrelere karşı, belediye emekçisinin demokratik haklarını savunması, “işçi kazan kaldırmadı, hakkını arıyor” “grev işçinin kanuni hakkıdır”demesi sendikamız ve üyelerimizin takdirini toplamıştır. Ancak grev oylaması sonrası bazı yetkililerin ve onların medyadaki tetikçilerinin, yaşanan sürecin, işsizliğin, SGK ve vergi kesintilerinin, belediye gelirlerinin düşmesinin sorumlusu emekçilermiş gibi, bir takım rakamlar açıklayıp, işçiyi halka şikayet etmesi, işçilerin emeğini ve yaşadıklarını görmezden gelmesi emek düşmanlığıdır. Herkes haddini bilmelidir.
Çorlu Belediyesi, işçinin, emekçinin sadece işyeri değil, alınteriyle, emekle oluşturduğu evidir.
Biz emekçiler geçim derdindeyiz. Kimse bizim ekmek davamızı, kendi siyasi çıkar ve hesaplaşmalarının aracı yapmasın. Bugüne kadar buna izin vermedik, bundan sonra da, kendini akıllı alemi aptal sanan bu nohut akıllılara asla izin vermeyiz.
Biz, taleplerimizle belediyenin kasasını istemiyoruz.
Çağdaş dünyada ve ülkemizde bir çok işyerinde uygulanan haftalık 40 saat çalışma uygulamasının Çorlu Belediyesinde de uygulanmasını istiyoruz.
İnsanca çalışmak ve insanca yaşamak için, enflasyon karşısında ezilmediğimiz bir ücret talep ediyoruz.
Bizim amacımız üzüm yemek, bağcıyı dövmek değil.
Biz bu sürecin grev olmadan masada bitmesi için ısrarlı çabamıza devam edeceğiz.
Biz dün olduğu gibi, bugün de sorumluluk bilinciyle taşın altına elimizi koymaya hazırız.
ANCAK HİÇ KİMSE BELEDİYE-İŞ’TEN, ÜYELERİMİZİ AÇLIĞA VE YOKSULLUĞA MAHKÛM EDECEK BİR SÖZLEŞMEYE İMZA ATMASINI BEKLEMESİN.