ffa41
Cumhuriyet Gazetesi-Şükran Soner-Başbakanın Buyruğuyla 1 Mayıs Karabasanı

Tam da Cumhurbaşkanı Gül’ün ikinci adam ilan edilmiş konumda parti başkanlığı, başbakanlığı kabul edemeyeceğini ilan etmesinin üzerine, “Millet kendi başkanını seçecek” sözleriyle anayasal, yasal düzenimizde yeri olmayan, hukuku ayaklar altına almanın bir yeni boyutuna adım attı Başbakan Erdoğan, kendince devlet başkanlığını ilan etti. Yetmedi, İktidarlarının emir komuta zinciri içinde “Hodri meydan” diyerek milletvekillerini muhtarlık işlevine indirgetecek “dar bölge” başlıklı, gönlündeki başkanlığa uyumlu seçim sistemi değişikliklerini gündemimize getirtti...

 

Siyasal güç gösterisinin güncel pratiği isyan edebileceklere ders olmasına yönelik olarak da kendisinin önce yasaklayıp sonra açtığına inandığı 1 Mayıs’la özdeşleşmiş Taksim Meydanı’nı bir kez daha, gerekçesiz, hukuksuz, Türkiye’yi bağlayan AHİM kararını da yok sayarak işçilere kapatma buyruğunu verdi. Böylesi bir yetkisi olmadığını, gerekçesizliği, hukuksuzluğu, AİHM kararının evrensel bağlayıcılığını anımsatanlara daha bir kızmış olarak “Taksim’i de Kadıköy’ü de yasakladım..” ek cezalandırma buyruğunu ilan etti. Tak-şak ilişkileri içinde polis, dün 1 Mayıs’a ilişkin basın toplantısı yapmak isteyen konfederasyonların yöneticileri, temsilcilerinin basın açıklamasına gazla müdahale etti. İşçiler gözaltına alındı, yöneticiler otel binasının içine püskürtüldüler... 

 

Artık diktatörlüklerde dahi, solun, Marksizmin, sendikaların tehdit oluşturmamaları gerçeği karşısında, yasaklanmayan, şiddet uygulama örneklerine pek rastlanmayan günümüz dünyasında 1 Mayıs 1914 karabasana dönüştürülmüş oldu... İktidarlarından ödleri kopan Türk-İş yönetimi, uyumluluğunu kanıtlamaya yönelik Kadıköy’de kutlama yapacağını ilan etmişken, fren tutmayan çıkışları ile Başbakan Kadıköy için de “yasak” buyruğunu verince işler daha bir arapsaçına dönmüş oldu...

***

Erdoğan İktidarları yandaşlarına bol bol kullandırdığı Taksim’i, işçi sınıfı, sendikal örgütler için çok simgesel, bedeli kanla ödenmiş Taksim 1 Mayıs Alanı’nı kapalı tutmada uzun yıllar direnmişti. Sonuçta 1 Mayıs kutlamaları İktidarlarının icraatlarıyla uzun yıllar karabasana dönüşmüş, orantısız polis şiddeti, gaz, su, coplu şiddet çok pahalıya mal olmuştu... Gün boyu süren her toplanma, yürüyüş kollarını hedef alan polis şiddeti, vapurların, köprülerin, anayolların işçilerin yürüyüş kollarının geçişlerine yasaklanmaları çare olamamıştı. Kaçınılmaz radikal grupların molotoflu, taşlı yanıtları ile daha acılı sonuçlar doğurmuştu. Sonuçta ABD-AB ile siyasal, ekonomik ilişkilerini sürdürmek gereğini duyan Erdoğan İktidarlarının şiddet ve yasakları Emek Platformu’nun direnci ile 2009’da kırılmıştı.. Aslında o yıl da önce polis şiddetiyle yollar kesilmeye çalışılmış, kalabalık kararlı yürüyüş kortejlerinin pasif direngenliğinde sonunda 1 Mayıs Alanı, uzun yıllar aradan sonra DİSK öncülüğünde işçi sınıfı, sendikalara açılmıştı... 

 

Tekerlekli sandalyesi ile en ön saflarda meydana giren Sevgili Server Tanilli Hoca’ya saygıyla, geçmişin 1 Mayıs’larının bedellerini ödemiş, yaşını başını almış lider kadrolarının sevinç gözyaşları, meydan şenlikleri anılara kazınmıştı... Türkiye bir tabudan, 1 Mayıs karabasanından kurtulmuş sanmıştık. Bir sonraki yıl İktidarları yasak yerine barışçı 1 Mayıs kutlamalarının yanında bir vitrinle dünya kamuoyunun karşısına çıkmıştı. Yandaş sendikaların desteği pek değil hiç söz konusu olmasa dahi vitrinde kimi alt kadrolardan siyasetçilerin etkinlik süreci içinde meydanda görülmelerine onay verilmişti... 

Sonra ne olduysa oldu, gözlemlerimle İktidar şakşakçılığına dönüştürülemediğinden, geçen yıl inşaat gerekçeli, yasak yeniden gündeme geldi... Önce Emek Platformu parçalanmış olarak Türk-İş ağırlıklı Kadıköy’de toplanma, kutlama gündeme girdi. Taksim’e gelmek isteyenlere geçmişi aratan polis şiddeti, operasyonu ile yasaklamanın ağır bedelleri, saatler süren çatışmalar yaşatılırken, Kadıköy’de şenlikli bir kutlamanın olanağı verildi. Daha o günlerde, sonra pek çok konuşmasında Başbakan, aslında amacın Taksim’in yasaklanması olduğunu açık açık kamuoyuna ilan etti. Bundan sonrasının miting alanları Yenikapı-Maltepe, deniz kıyısında sonradan doldurulmuş alanlar olacağının buyruğunu, kişisel kararını iletiverdi. Oysa demokrasilerde gösteri haklarını, hele de 1 Mayıs’ı kutlayan işçi sınıfı, sendikal hareket için kutlama yerini belirleme hakkı, hele de sınıf tarihi açısından yeri ve anlamı varsa tartışılamazdı. AHİM kararı da bunu kanıtlıyordu... 

 

Şimdi Taksim için inşaat gerekçesi de yokken, “trafik, ana yollar tıkanıyor” gerekçeli Başbakan yasağı gündemde. Siyasi parti olarak seçtikleri, ücretsiz taşımalı getirilen kitleler için deniz kenarı Yenikapı’nın denizden taşınanlar gibi avantajları bir yana, park etmiş on binlerce araçla taşımadan, gün boyu, gece yarısına kadar kapalı tutulan anayollar ne olacak? Her neyse işçi sınıfı için Taksim, 1 Mayıs Alanı... Bu haksız, hukuksuz, diktatoryal güç gösterisi ile nereye varılacak?  

24.4.2014

 

 

GÜNDEM