ffa41
Basından Aydınlık Gazetesi- 1 Mayısta Türk-İş Günah Çıkaracak

1 Mayıs bir bayram günü değildir. 1 Mayıs işçi sınıfının özgürlüğünü kazanması ve temel haklarının kabul edilmesi uğruna verdiği mücadelelerde yaşamını yitirenleri anma ve sınıfın dayanışma gücünü pekiştirme günüdür. Dünyanın her yöresinde 1 Mayıs işçi sınıfının gücünün toplumun aynasında boy verdiği gündür. İşçi sınıfı güçlüdür ama gücün ayırdına birçok ülkede varılamamıştır ve bu güce işlevsel bir nitelik kazandırılamadığından emekçiler ezilmekte ve sömürülmektedir. Bu sömürü özellikle ülkemizde çok belirgindir. Birleşmiş Milletlerin Kurucu olan, ILO üyesi olan Türkiye çok partili demokratik yaşama girdiği 1945 yılından bu yana işçi sınıfını insanlık onuruna yakışan bir yaşamın sahibi yapamamıştır.

İşçi sınıfının ezilmesinin baş sorumlusu

Türk-İş Genel Sekreteri Pevrul Kavlak Aydınlık gazetesinde 18 Nisan 2014’te yayınlanan söyleşisinde, “1 Mayıs’ta Kadıköy’de sorunlarımızı dile getireceğiz” diyor ve ekliyor: “Çalışma yaşamı emeği ile geçinenler için birçok olumsuzluğu içeriyor. Çalışanlar için bir kölelik düzeni yaratılmak isteniyor. Kayıt dışı istihdam, kölelik düzeninde çalışmaya dönüşen taşeron sistemi, 4/B, 4/C adı altında atipik çalışma sistemi, düşük ücret politikaları, sefalet ücreti gibi bir asgari ücret, özel istihdam büroları aracılığı ile işçi simsarlığı yapılmak istenmesi, kıdem tazminatının kaldırılmak istenmesi, esnek kuralsız ve güvencesiz çalışmanın yaygınlaştırılması, iş cinayetleri, sendikasızlaştırma, sendikal nedenlerle işten çıkarma gibi sorunları 1 Mayıs’ta dile getireceğiz.” Bu söylem ülkemiz işçilerinin ve işçi hareketinin gerçeklerini çok güzel dile getirmektedir. Türkiye’de emekçiler sahipsizdir, işçilerin sendikalaşma eğilimi neredeyse yok edilmiştir, işçi sendikaları güçsüz, etkisiz kağıttan kaplan gibidir. Bu noktada durup Türk-İş Genel Sekreteri’ne sormak gerek, “Tüm bu olumsuzluklar doğrudur ama bunun sorumlusu kimdir?”

 

Emekçilerin içine itildiği bu bataklıktan çıkarılması için Türk-İş hangi direnişi göstermiş ve hangi başkaldırıyı sergilemiştir?

İşçi konfederasyonu mu yoksa AKP’nin payandası mı?

İşçi hareketlerinin ve işçi örgütlerinin amacı emek sömürüsünün önünü kesmek ve emekçileri insanlık onuru ile bağdaşan bir yaşamın sahibi kılmaktır. Sermaye sahipleri ve sermayenin güdümündeki siyasal iktidarlar böyle bir sonucun yaratılmasına şiddetle karşıdır çünkü emeğin değer kazanması sermayenin daha az kâr etmesi siyasetin ise güçlenen işçi sınıfından korkması demektir. Oysa vahşi kapitalizm doymak bilmeyen kâr iştahını sürekli beslemek, siyaset ise işçinin örgütlenerek bilinçlenmesini ve siyasal iktidara ortak olmasın önlemek zorundadır. Türk işçi hareketi siyasetin ve sermayenin bu temel düşüncesini kabullenerek var olmak istemiş, özgür ve güçlü sınıfı yaratmak yerine egemen güçlerin tutsağı olmayı kabullenmiştir. Yukarıda sözü edilen olumsuzlukların tümü işçi sınıfına sermaye-AKP ortaklığının hediyesidir ve emekçiler zincire vurulurken Türk-İş kuzuların sessizliği içinde bu oyunun aktörü olmuş, direnen işçiler ve sendikalar olduğu zaman ise kelle uçurmaktan zerre kadar geri durmamıştır. Bugün işçinin yaşamaya zorlandığı tüm olumsuzlukların mimarı, yıllarca sessiz ve eylemsiz duran Türk-İş’dir ve bu gerçek Türk işçi hareketinin en büyük dramıdır.

AKP’nin arka bahçesi

Ülkemizde sanayi ve hizmetlerde kayıt içi ve kayıt dışı çalışan yaklaşık 18 milyon insan vardır. Bir o kadar da SGK kapsamında pasif işçi vardır ve Türk-İş yetkilileri bu gücün varlığının farkında bile değildir. Bu gücün sendikalaşması, sendikaların özgür ve güçlü olması, toplusözleşme düzenindeki barajların kaldırılarak toplusözleşmelerin özgürleştirilmesi, işçilerin siyaseten bilinçlendirilmesi için yoğun eğitim yapılması, işçilerin fabrika yaşamı dışındaki sosyal yaşamlarına olumlu katkılarda bulunulması Türk-İş yöneticilerinin hiç umurunda değildir ve bu konuda hiç bir çalışmaları yoktur. Onlar için sendikalarından ve Türk-İş yöneticisi olarak aldıkları çifte maaş ve sosyal yardımlar işçilerin ve sendikacılığımızın sorunlarından daha önemlidir.

İşçi hareketimiz Türk-İş’in bu kâbus dolu gölgesinde daha fazla yaşayamaz. Üye sendikalar ya bu gidişe karşı ayaklanıp, özgür bir Türk-İş yaratarak işçi hareketinin namusunu kurtaracaklar ya da sendikalarının kapısına kilit vuracaklar. Sürüngenler gibi yaşamaktansa adam gibi ölmek daha onurlu bir davranıştır.

 

27.4.2014

 

 

GÜNDEM