ffa41
Basından - Birgün Gazetesi - Aziz ÇELİK - 50. yılında 274 - 275 dersleri

Bundan tam 50 yıl önce, 24 Temmuz 1963'te Türkiye tarihinin ilk grevli toplu sözleşmeli sendikal mevzuatı Resmi Gazete'de yayımlandı.

274 Sayılı Sendikalar Kanunu ile 275 sayılı Toplu iş Sözleşmesi Grevve Lokavt Kanunu 12 Eylül 1980 askeri darbesine kadar Türkiye'de sendikacılığın temel yasal çerçevesini oluşturdu. "63 Yasaları" olarak da bilinen 274 ve 275, Türkiye sendikacılık hareketi açısından kritik öneme sahip ve önemli sonuçları olan yasalardır.

 1961 Anayasası ve 274 ve 275 sayılı yasalarla sendikal hakların Anayasal ve yasal güvence altına alınması, sendikaların sosyal ve siyasi önemini ve etkinliğini ciddi bir biçimde artırmış ve siyasallaşma eğilimini cesaretlendirmiştir. Güçlü? hukuksal güvenceler sendikalaşmayı tetikleyici bir rol oynamış; sendikaların toplumsal ve siyasal yaşamdaki rolü? ciddi biçimde artmıştır. Bu yasalar döneminde (63-80) Türkiye tarihinin en yoğun sendikalaşması, toplu sözleşmeleri ile grev ve direnişleri yaşanmıştır.

1961 Anayasası çalışanların üç temel kolektif hakkını (sendikalaşma, toplusözleşme ve grev) işçi-memur ayırmadan güvence altına almıştı. Bu Türkiye tarihinde bir ilkti. Ancak sendikal haklarla ilgili yasal düzenleme iki yıllık bir gecikmeyle kabul edildi. Sendikal yasalar 1. İnönü Koalisyon Hükümeti (CHP-AP) döneminde Meclis gündemine gelemedi. Hükümet içinde ticaret ve sanayi burjuvazisinin güçlü bir şekilde temsil edildiği AP kanadından gelen direnç buna engel oldu. 274 ve 275 2. İnönü? Koalisyon Hükümeti döneminde (CHP, YTP, CMKP) kabul edildi. 274 ve 275 sendikal haklar açısından oldukça ileri düzenlemeler içermesine rağmen, bunların 1961 Anayasasındaki haklardan daha dar olduğu vurgulanmalıdır. 274 sayılı yasa görüşülürken, Çalışma Bakanı Bülent Ecevit ve komisyon başkanı Coşkun Kırca tarafından verilen önergelerle kamu görevlileri 274 sayılı yasanın kapsamından çıkartıldı. Böylece Anayasal güvenceye rağmen memurların sendikal hakları 1965 yılına kadar kabul edilmemiş. 1965'te ise kuşa çevrilmiştir.

Yine 1961 Anayasası lokavttan söz etmemesine karşın 275 sayılı yasada lokavta yer verilmiştir. Ecevit sendikal hakların mimarı olarak bilinir, oysa ciddi sınırlamaların da mimarıdır. 1961 Anayasasında pek etkili olamayan sermaye çevreleri 274 ve 275 sayılı yasalarda frene basmak istemiştir. Türkiye'de 1960 sonrası sendikal yasaların mücadele ile alınmadığı, yukarıdan verildiği tezi çokyaygındır. Bu abartılı bir değerlendirmedir ve Türkiye'de işçi sınıfı ve sendikal mücadele birikimine haksızlıktır. Ne 1961 Anayasası ne de 274 ve 275 gökten zembille inmedi. Türkiye'de kökleri 2. Meşrutiyet dönemine dayanan bir sendikal gelenek var ve bu gelenek 1946 sonrasında yeniden canlanmıştır.

Grevin yasak olduğu 40'h ve 50'li yıllarda sendikaların en önemli taleplerinden biri grev hakkıdır. 1960 öncesi dönemde çok sayıda "yasadışı" grev söz konusudur. 1961 Anayasasında grev hakkı durduk yerde gündeme gelmedi. Sendikal birikimin, işçi sınıfı mücadelesinin de bu süreçte önemli bir etken olduğu unutulmamalı. Öte yandan 274 ve 275 sayılı yasalar öncesinde de ciddi bir işçi sınıfı uyanışı söz konusudur. Kurthan Fişek tarafından yapılan bir derlemeye göre 1961-63 döneminde 10 grev, 6 oturma grevi, 7 sakal grevi, 12 sessiz yürüyüş, 5 miting ve gösteri gerçekleştirilmiş. Bir benzetme yapacak olursak 1961-1963 dönemi sendikal hareketin Gezi'sidir. Uzun bir durgunluk dönemi ardından işçi sınıfı ayağa kalkmıştır.

274 ve 275 sayılı yasaların da etkisiyle sendikal hareketin gücünün artması, yükselen işçi mücadelesi ve 1967'de DİSK'in kurulması kısa bir süre sonra 63 yasalarını sermayenin hedef tahtasına koydu. 1970 yılında 274 sayılı yasanın değiştirilmesi gündeme geldi. Amaç fiilen DİSK'in kapatılmasıydı. Ancak bu düzenleme önce işçi sınıfının direncine (15-16 Haziran) çarptı sonra da Anayasa Mahkemesi'nden

geri döndü. Ancak 274 ve 275 hep sermayenin hedefinde oldu ve 12 Eylül 1980 askeri darbesi ile rafa kaldırıldı. Pek çok eksik ve aksayan yanı olmasına rağmen 274 ve 275 sayılı yasalar, hak grevini de içeren grev ve toplusözleşme hakkı ile barajların ve noter mekanizmasının olmadığı ve çok düzeyli sendikal örgütlenme olanakları ile Türkiye tarihinin en özgürlükçü sendikal yasaları olarak nitelenebilir.

AKP döneminde yasalaşan (2012) 6356 sayılı sendikal yasa 274 ve 275 sayılı yasaların yanına dahi yaklaşamaz. İronik ama askeri vesayetin etkisinin bütün gücüyle sürdüğü 1960'ların başlarında kabul edilen yasalar, "sivil" AKP'nin sendikal yasalarının fersah fersah ilerisindedir. Yine sendikacılık ve işçi hareketi o dönemde bugünden çok daha dinamik ve sınıf özlüdür. Özetle vesayet (tahakküm) meselesini sınıfsal içeriğinden soyutlamamak lazım. Sermayenin vesayeti (veya tahakkümü) bugün çok daha yoğun. Bir başka ifadeyle vesayetin şekli kadar içeriği de hayli önemli.

25.07.2013

 

GÜNDEM