ffa41
Basından -Gazeteport:Memurun haklı isyanı ve “yetmez ama..”cılar

O gün söyledim, bugün de tekrar ediyorum.

Bir kez daha ve ısrarla üzerine basa basa söylemek gerekiyor:

Özgürlükler ve temel insan hakları söz konusu ise, bunun pazarlığı, “ama”sı, “ancak”ı, “fakat”i, “lakin”i filan olmaz.

Dahası, bu haklar demokratik bir rejimde, demokratların yönettiği bir ülkede “oylamaya” sunulamaz.
Ya verilir ve demokratik bir ülke olunur, ya da verilmez ve bunu vermekten kaçınanlar, verilmesine karşı çıkanlar, vermemeye mazeret uyduranlar tarihe “demokrat” olarak geçemezler.
Bu kadar basit..

O yüzdendir ki, 12 Eylül 2010 günü yapılan Anayasa değişikliği referandumuna en baştan karşı çıkanlar arasında yer aldım. Referandum yapıldığında da, “hayır” oyu verilmesini savundum.
Zaten referandum, yapılış biçimi itibarı ile yanlıştı. Çünkü, birbiri ile ilgisiz konular bir arada tek bir paket halinde halk oyuna sunulamaz. Çünkü, sunulursa “zaten oylaması bile yapılmaması” gereken özgürlüklerin yanında “itiraz edilebilecek” bazı anti-demokratik maddeler de geçirilebilir. Bu hem evrensel bir kuraldır, hem de Avrupa Konseyi’nin ünlü “Venedik Komisyonu Kriterleri”nde açıkça aksine hükümler yer almaktadır.

Ancak, benim ve benim gibi düşünenlerin en önemli karşı çıkma noktası şuydu:
Memurlara toplu sözleşme hakkı verilmesine ilişkin madde benzeri maddelerin, (ailenin korunması, özel hayatın korunması, yerleşme ve sehayat hürriyeti vs..)  “oylamaya” sunulması, tarihi bir insanlık ayıbıydı. Yani, bir özgürlüğü “verelim mi, vermeyelim mi?” diye halka sormak kadar ayıp bir şey olabilir miydi?

Maalesef oldu.. Ve maalesef buna, bu ülkenin kendine “aydın, liberal, solcu, demokrat” diyen ama bunlardan nasibini zerre kadar alamamış bir kısım insanı da alet oldu.
Bununla da kalmadılar.. Örneğin memurlara “toplu pazarlık” yerine “toplu sözleşme” hakkının verilmesini önemli bir “ilerleme” gibi kabul ederek, “Biliyoruz yetmez ama.. buna evet demek lazım..” diye, bile bile hükümetin oyununa geldiler.

Bugün, toplu sözleşme masasında kendilerine “sadaka” düzeyine bile ulaşamayan komik zam önerisine karşı direnmeye çalışan ve olmayan grev haklarını, yasaları çiğneme pahasına kullanmaya çalışarak meydanlarda “gaz ve cop” yemeyi göze alan memurlara yapılmış bir hakaretti, bu..

Bugün, “Yetmez ama evet”çilerin  suratlarının,  eğer birazcık onurları varsa, bir daha düzelmemek üzere kızarmasını diliyorum.

Yarattığınız ucube sonuçla “övünüyor musunuz?”  diye de sorarım. Çünkü, “yetmeyen” kısmını, utanç verici ücretlerle yaşam mücadelesi  veren bu insanlara borçlusunuz. Bu borcu nasıl ödeyeceğinizi düşündünüz mü?

Tekrar ediyorum. Zaten “pazarlığı” bile yapılamayacak olan özgürlükleri, bir de “rezerv”le sunmaya, “biliyoruz yetmez ama..” diye de memurlara hakaret etmeye hiç sıkılmadınız mı?
Bu mudur sizin demokratlığınız?

Bu arada, memuruna insanca bir yaşamı çok gören, vereceği 3 – 5 puanlık zammı “zaten çok veriyoruz” diye kafasına kakan.. Bir yandan ekonomisini “süper” diye överek, “dünyanın parmak ısırdığı durumdayız” diye yalan söyleyerek, bir yandan da “zam verirsek Yunanistan’a döneriz” diye ağlayan, baş kaldıranı da, bir kısım başka memuruna coplattıran ve gazlattıran yönetime de diyeceklerim zaten malum olduğundan, bugünlük “onları” gündem dışı tutuyorum.

http://www.gazeteport.com.tr/yazar/25/zafer-arapkirli/2392

Zafer Arapkirli

 

 

GÜNDEM