ffa41
Basından-evrensel-Şu an işsizlik parası bile alamıyoruz

Avcılar Belediyesinde, yüz kızartıcı suç gerekçe gösterilerek atılan taşeron temizlik işçileri bu yüzden işsizlik maaşı da alamıyor.

Bir taraftan darbe girişimi ve OHAL ülke gündeminde ilk sıradaki yerini korurken, diğer taraftan işçiler sömürüye karşı, daha iyi çalışma şartları için verdikleri mücadeleyi sürdürüyor. “3 bine yakın kişiyle burada yürüyüş yaptık. Yürüyüşün gecesi darbe girişimi oldu. OHAL’in ilan edildiği ilk gün zabıtlar, belediye başkanının emriyle çadırı kurdurtmadılar. Eğer bunlar olmasa belki bizim sorunumuz çözülebilirdi.” Avcılar Belediyesinde çalışırken Tomurcuk isimli taşeron firma tarafından sendikalaştıkları için işten çıkarılan temizlik işçileri mücadelelerinin nasıl gölgelendiğini bu sözlerle anlatıyor.

100 GÜNÜ AŞTI

100 günü geride bıraktı işçilerin direnişi. 100 gün içerisinde çeşitli zorluklarla karşılaştıklarını anlatıyor işçiler. “Direnişe başlarken 43 kişiydik. Şimdi 28 kişiyiz” diyorlar. 3 arkadaşları sendikadan istifa ederek işbaşı yaparken, 3 işçi sağlık sorunları nedeniyle ayrılmak zorunda kalmış. 9 arkadaşlarının ise borçlarını ödeyebilmek için başka çarelerinin olmadığını söylüyor işçiler: “Kredi çekip eve girenler vardı. Borçlarını ödeyebilmek için ayrıldı.”

GEÇİM SIKINTISININ BOYUTU CİDDİ

Sanılmasın ki direnişe devam eden, belediye binasının karşısına her gün o çadırı bıkmadan usanmadan kuran işçilerin borcu yok. Herkes “Bir kira içerideyiz” diye tarif ediyor durumunu. Şu ana kadar kimisi, varsa birikmişini harcamış, çoğu borç almış... Bu zamana kadar bu şekilde geçmiş günler. En son işçilerin cebine giren miktar, örgütlenen yardım kampanyasıyla elde edilen kişi başı 700 lira... Ülkenin şartları ortada. Açlık sınırının bile 1500’lerde olduğu bu zamanda 700 lira... “Bir ev kirasını bile karşılamaz” diyor işçiler: “Öyle de oldu zaten. Ne kiraya ne de zaruri ihtiyaçlarımızı karşılamaya yetti.”

Küçük çocuğu olan var. Kaba bir hesap yapıyor işçi: “Günde üç defa altını değiştirsen, ayda 90 tane bez demek. Bunun maması, ek gıdası, ıvırı zıvırı... Gerçekten zor durumdayız. Parka gittiğimiz zaman çocuk bir şey görüp işaret ediyor, ama alamıyoruz. Çünkü cebimizde metelik yok.”

Hatta eşinden boşanan 2 arkadaşlarının olduğunu söylüyorlar tabloyu ortaya koymak için.

“Maddi anlamda ciddi zorluklar yaşıyoruz. Bir arkadaşımız 17 bin liralık arabasını 14 bin liraya verdi. Çünkü kredi kartı patlamış, geçinemiyor” diyor 4 yıldır temizlikte çalışan Şener Erensay. “Benim durumum da aynı” diyor: “Bana akşam hanım ‘Nereye kadar? Çocuklar var, bina yıkılacak, biz başka bir eve taşınacağız. Bu kadar masraf çıkacak. Parayı nereden bulacağız?’ diyor. Bir yandan da hanım haklı. Bir şey diyemiyorum.”

‘ÇOCUKLARIM BURS DA ALMIYOR’

İki çocuk okutuyor. Biri Ankara’da biri İstanbul’da ikisi de üniversiteli. Erensay anlatıyor: “Çocuklarım üniversiteyi kazanınca belirli yerlere başvuru yaptım ama burs da vermediler. Ben şu anda devletin hiçbir olanağından faydalanamıyorum. Bir burs için başvuruda bulunduğumda bana ‘Üzerinize memlekette bir ev çıkıyor’ dediler. Terk ettiğim evden bahsediyorlar. Burada 2-3 tane dairem olsa eyvallah diyeceğim. Ben de memura ‘İstiyorsanız size vereyim. Beş kuruş da para istemiyorum’ dedim.”

‘İLK DEFA ÇOCUĞUMA PARAM YOK DEDİM’

Çocuk büyütmek bir yanıyla para anlamına geliyor tabi. Okulu, giyim-kuşamı... Bir örnek veriyor Şener Erensay: “Geçen gün çocuğum benden bir çift ayakkabı istemişti. Arkadaşında görmüş. Benim durumumu bildiği için çekinerek geldi yanıma. Baba dedi böyle böyle. Elimi cebime attım. 20 lira para çıktı. Çocuğum dedim durumumu biliyorsun, tüm param bu. Git amcandan borç al ben veririm dedim. Amcası sağolsun verdi de amcasının da iki tane çocuğu var. Üzüldüm yani. İlk defa çocuğuma param yok dedim. Ben çalışmayı seven bir insanım. Ben burada çalıştığımda, 3’te çıktığım zaman gidip farklı yerlerde farklı işler yapardım. Çocuklarıma daha iyi bir gelecek için çalıştım. Kimseye muhtaç olmasınlar, benim yaşadığım şeyleri yaşamasınlar, okusunlar diye.”
“Çocuklarım için çalıştım” diyor tekrar ve şöyle devam ediyor: “Normalde olması gereken en kötü durumda da olsam çocuğuma bakacak bir devletin olduğunu bilmek. İsterdim ki böyle olsun. Ama böyle değil işte.”

‘ÜZERİMİZE ATILAN LEKEYİ DÜZELTTİRECEĞİZ’

Bu zamana kadar sendikalı olarak işe geri dönme taleplerinin ön plana çıktığını ancak önemli bir talebin daha olduğunu söylüyor Erensay: “Sen işveren olarak beni çıkarabilirsin. Dersin kardeşim senin tazminatın bu. O zaman herkes yoluna bakar. Ama sen sendikalı olduğum için 25/2’den (yüz kızartıcı suç) çıkarırsan olmaz. Şu anda ben, bu sebeple çıkarıldığım için işsizlik parası bile alamıyorum. Benim paramdan kesilerek oluşturulan fondan yararlanamıyorum. Şu an bir iş başvurusu yaptığımızda o benim sicilimde de çıkacak. İşe alınmama ihtimalimiz de var. Üzerimize atılan lekeyi düzelttirmek için de direneceğiz. Bu zamana kadar pes etmeyi düşünmedik. Hakkımızı alana kadar da devam edeceğiz.”

DARBE BİZİ VURDU

Şener Erensay, darbe girişiminin ve OHAL ilanının işçiyi etkilediğini söylüyor: “Şimdi sessizce direnişimizi sürdürüyoruz. Hani kahveye gidip oturup, akşam tekrar eve gitmek gibi. Biz bu kurallara uyuyoruz. Ama bunlar kural tanımıyor. Çok konuşup hakkını savunursan yallah. Böyle olmamalı ama. Bu kadar rant sağlıyorlarsa, bu kadar kendilerini tanıtıyorlarsa, kendilerini bir yerlere taşıyıp, ben buyum diyorlarsa bunlar bizim sayemizde oluyor.”

ŞİMDİ DE BİZE AKP’Lİ DİYORLAR

Direniş başladığından beri işçilerin CHP’ye olan tepkisi de dinmemiş durumda. Bir işçi şunları söylüyor: “Bizim sendikalaşmamızı istemiyorlar. Çünkü alışmışlar insanlara üç ayda bir maaş vermeye. İnsanları köle gibi çalıştırmaya alıştıkları için buna müsaade etmiyorlar. Bu asılan pankart ayıptır. Hem kendini sosyal demokrat göreceksin. Hem de taşeronun sözcülüğünü yapacaksın. 99 günlük direnişimizde kendisine sosyal demokrat diyen insanların, sosyal demokrat olmadığını öğrendik. Şimdi de bize AKP’li diyorlar. Bize AKP’li diyorlar ama meydanlarda kendileri AKP’yle cirit atıyor. Daha önce bize destek veren, ‘Davanızda sonuna kadar haklısınız’ diyen CHP ilçe yöneticileri bugün direniş çadırımıza gelmiyor. Belediye başkanına sadece şunu söylemek istiyorum. Kendi evladı burada olmuş olsaydı ne hissederdi. Buradaki çoğu arkadaş seçim döneminde onun için çalışmış insanlar. İstediğimiz de sadece adalet.”

‘BAK HİÇBİRİNİN YÜZÜ GÜLÜYOR MU?’

“Şu an rızkım kesildi” diyor bir işçi: “Evdekiler bir şey istiyor. Bu da geçimsizliğe neden oluyor. Eve bunu alamadım, şunu yapamadım. Şu hayallerimiz vardı, şunlar alınacaktı. Evde çay pişirdiğimiz ocak delindi. Gaz kaçırıyor. Onu mecburen değiştirmem lazım. Düğmeleri görev görmüyor. 500-600 lira neyse, alacağım ocağı alamıyorum. Çocuklar televizyon istiyor televizyon alamıyorum. Doğalgazı, elektriği, suyu her şeyi var bu işin. Sıkılıyorum. Bak saçlarım ağardı. Saçımda beyaz yoktu. Şimdi sakalımda da çıktı. Bıyığım gibi saçım da siyahtı. Bak buralarda niye yok. Şurada var, buralarda yok. Hep sıkıntı stres işte. Patrona sorsan, eve ekmek götürmezsen karın sana ne der diye. Hu deyip hemen zıplıyor. Biz de aynıyız. Hırsılık yapsak yapamıyoruz. Yankesicilik yapsak yapamıyoruz. Bu işler bize gelmez, namuslu dürüst insanlarız.”
Belediyenin ‘Çalışanlarımızın yüzü gülüyor’ dediğini hatırlatıyor işçi ve sokakları temizleyen işçileri göstererek şunları söylüyor: “Bak hiçbirinin yüzü gülüyor mu? Hepsi turşu satıyor.”

12.8.2016

 

GÜNDEM