ffa41
Basından- BirGün Gazetesi-Aziz Çelik- GREVİ HATIRLATAN GREV

Kristal-İş Sendikası'na üye 5800 cam işçisi 20 Haziran 2014'te greve çıktı, bir haftadır grevdeler. Grev Şişecam'a ait 10 fabrikada, Trakya'dan Akdeniz'e pek çok şehirde sürüyor.

2014 grevi son 50 yılda cam işçisinin 10. grevi.

Cam işçileri, Türkiye işçi sınıfının en dinamik ve mücadeleci kesimi içinde yer alıyor.

Ülkemizde yüzyılı aşkın süredir cam üretimi var, cam işçileri yüzyıldır sahnede. Şişecam 1935 yılından bu yana cam üretiyor. Beykoz Paşabahçe'de bir fabrikayla üretimine başlayan şirket, bugün onlarca fabrikaya sahip. Gerek yatırımları ve gerekse satışlarıyla 2000'li yıllarda küresel bir şirket haline geldi.


Şişecam bir İş Bankası kuruluşu, çokça yanlış bilindiğinin aksine kamu şirketi değil, özel bir şirket ama aile şirketi değil, anonim kapitalist bir şirket. Profesyoneller tarafından yönetiliyor. Şişecam 2000'li yıllarda tam bir dünya markası oldu ve dünyanın önde gelen cam grupları arasında yer alıyor.


Şişecam'ı bir dünya devi yapan cam işçileri haklarını arıyor şimdi. Işıltılı camları, pırıl pırıl bardakları ve şişeleri üreten camcıların hayatı zor. Çoğu 100 desibeli aşan gürültü bir ortamda ve 1500 derecelik ağır fırınların önünde 40-50 derece sıcağa maruz kalırlar. Camcılık ince iştir ama bir o kadar da ağır iştir. Cam işçileri şimdi ürettiklerinden adil bir pay, eşit işe eşit ücret, düşük ücretlere iyileştirme istiyor. Sadece ücret değil iş güvencesi de istiyor.


Cam işçileri grev meraklısı değil elbette. İşçiler iş olsun diye greve çıkmaz. Grev onlar için en son ve en zor araçtır. Başka çareleri kalmadığı için grevdeler. Dünyanın önde gelen bir şirketinde bunca ağır koşullarda çalışan işçiler ücretlerinde biraz olsun iyileştirme istiyor.


İşçiler grevde ama işverenler grev söz konusu olduğunda "zarara uğruyoruz, ülke ekonomisi kaybediyor" diye feryat ediyor. Oysa grevin doğasında ekonomik etki var. İşçi, üretimden gelen gücünü kullanarak işverenden haklarını almaya çalışır. Grevin tabiatı bu: Grevin gücü işvereni zarara uğratma potansiyelinden gelir. Bu yüzden ağlaşmaya gerek yok, hükümetin kapısını aşındırmaya gerek yok. Hem "grev hakkına saygılıyız", hem de "grev zarar veriyor" söylemi bir arada olmaz.


Kısaca, ıslatmayan su ve yakmayan ateş olmaz. Su ıslatır, ateş yakar, grev de ekonomik zarar verir. İşçiler nasıl grevde geçen süre için ücret talep edemiyor ve zarara uğruyorsa sermaye de zarara katlanacak veya işçiyle uzlaşacak. İşin doğası budur. Cam işçileri hakları için grevde ama bu grev sadece cam işçileri için değil çalışanların tümü için önem taşıyor.

Ülkemizde 2000'li yıllarda grevin adı anılmaz oldu. Etkili grevler ya ertelendi veya kırıldı. AKP hükümeti cam ve lastik sektöründeki büyük grevleri hiçbir temeli olmayan milli güvenlik bahaneleriyle erteledi. Telekom grevi taşeron ve kapsamdışı personel uygulamasıyla etkisiz hale getirildi.


Çaykur ve THY grevleri ise işveren ve hükümet marifetiyle kırıldı. Sendikalar bir hak arama aracı olarak grevi hatırlamaz oldu. Zayıflayan sendikalar grev hakkını kullanmaktan korkar oldu. Nitekim son yıllarda greve çıkan işçi sayısına bakıldığında bu gerçek daha çıplak biçimde görülüyor.
2010'da 808, 2011'de 557, 2012'de ise 768 işçi greve katıldı. Ya işçiler hallerinden memnun veya grev bir hak arama aracı olarak unutuldu, unutturuldu. İşçiler hallerinden memnun olmadığına göre bu sayılar grevin unutturulduğunu ve engellendiğini gösteriyor. Şişecam grevi işte bu koşullarda grev hakkını hatırlatan bir grev oldu.


Bu grev AKP hükümeti için grev hakkına saygı açısından birtumusol kağıdı olacak. Bakalım, daha önce olduğu gibi 12 Eylül ürünü yasaları kullanarak, sermayenin taleplerinin noteri mi olacaklar, yoksa grev hakkına saygı mı gösterecekler?


Bu grev Şişecam'ın sahibi olan Türkiye İş Bankası yönetiminde söz sahibi olanlar için de bir turnusol kağıdı olacak. Bakalım, İş Bankası'nın yönetiminde etkileri olanlar Şişecam yönetimine grev hakkına saygılı davranması ve hukuk dışı yollara tevessül etmemesi yolunda telkinde bulunacaklar mı?


Cam işçisi köklü bir mücadele geleneğine ve deneyimine sahip. Cam işçileri son 50 yılda 14 büyük grev ve direniş gerçekleştirdiler. İlk grevlerini 1966'da Paşabahçe'de yaptılar. Bu grev cam işçisinin mücadele geleneğini başlattı ve sonraki dönemler üzerinde etkisi büyük oldu.

1966 grevi Demirel hükümeti tarafından "milli güvenlik" bahanesiyle ertelendi. Ardından 1971 grevi geldi bu grevde grev gözcüsü Kadir Peker yaşamını yitirdi. En uzun grev ise 1980'de gündeme geldi. 107 gün süren bu grev 12 Eylül darbesi ile durduruldu.
Cam işçileri, 12 Eylül sonrası işçi sınıfının yükselen dalgası içinde yer aldılar, Bahar Eylemlerine paralel olarak 1989 ye 1991 yılında yeniden greve çıktılar. 1991 yılında Paşabahçe fabrikasının kapatılmasına karşı 21 gün 21 gece süren bir direniş yaşattılar. 2001 yılında cam işçisi tekrar grevdeydi. 2002 yılında Paşabahçe Beykoz fabrikasının kapatılmasına karşı tekrar direnişe çıktılar, 2003       yılında direniş sırası bu kez Paşabahçe Eskişehir fabrikasındaydı.


Cam işverenleri 2002-2004 yıllarında sendikayı yok etmek ve cam işçilerini bölmek için atağa kalktı. 2003 ve 2004 grevleri bu kez AKP hükümeti eliyle ertelendi. Ancak cam işçileri bu badireleri de atlattı. Cam işçileri tek sendika (Kristal-İş) çatısı altında mücadelesini sürdürdü.
2012'de bu kez Topkapı Şişe Fabrikası'nın kapatılıp işsiz bırakılma tehdidine karşı direndiler.

Grevdeki 5800 cam işçisinin büyük bölümü genç, pek çoğu hayatlarında ilk kez grev yaşıyor.

Ama inanılmaz kısa bir sürede cam işçisinin mücadele geleneğini öğreniyor, tekrar ediyor ve geliştiriyorlar. Boşuna dememişler grev bir okul diye.

Cam işçisi tekrar grev okulunda öğreniyor, öğretiyor, hakları için direniyor.

26.6.2014

 

 

GÜNDEM