ffa41
Basından- Aydınlık Gazetesi -Uğur Civelek- Gerçekler ve Bilgi Kirliliği

Sürdürülebilir olmayan eğilimlerin uzunca bir süredir devam edebilmiş olmasının yarattığı kargaşa, algılamaların körelmesine sebep olabilir. Böylesi dönemlerde doğru ile yanlış, dost ile düşman veya gerçek ile hayal birbirine karışabilir. Bu ve benzeri açmazlardan kurtulmanın yolu, olguları basite indirgeyerek sadeleştirmekten geçer. Ekonomi ve diğer sosyal bilimlerde genelde iki kere iki dört etmez, kafa karışıklığı arttıkça olması gerekenden uzaklaşılır; sorunlar ağırlaştıkça uzlaşıya dayalı çözüm şansı azalır ve farklı gruplar arasındaki çıkar çatışması tehlikeli boyutlara tırmanarak bilgi kirliliğini artırır.

 

Yıkıcı Kriz Kaçınılmaz

Rekabet koşulları, gelir dağılımı gibi konular da yaşanan olumsuzluklar, kısa vade açısından belirleyici değildir; bu nedenle günlük ekonomi değerlendirmelerinde pek dile gelmez. Fakat yapısal sorunlar, sürdürülebilirlik ve ekonomi politikalarının etkinliği gibi orta vade de belirleyici olacak değişkenler açısından hayati önem taşırlar. Herhangi bir ekonominin nereye gittiğini anlamak içim mutlaka bakılması gerekir. Hem rekabet koşulları hem de gelir dağılımı konusundaki olumsuzluklar artıyor ve bu olumsuzlukları düzeltmek için kararlı olunamıyorsa yıkıcı krizler ve istikrarsızlık kaçınılmaz olabilir. Aşırıya kaçan ölçüde borçlanmayı zorlayarak ve beklentiler yolu ile çoğunluğun algılamalarını körelterek bir süre idare edebilirsiniz; başka bir deyişle sorunların ağırlaşması ve daha tehlikeli hale gelmesi pahasına sadece günü kurtarmış olursunuz. Yeni bir başlangıç ile sonun başlangıcı aynı anlama gelmez. Bu açıdan bakılır ise küresel ölçekte ve ülkemizde yaşananlar daha iyi anlaşılabilir.


 Gelir Dağılımı Bozulur

Ekonomi denge bilimidir. Ayak yorgana göre uzatılmalıdır. Birileri yerken çoğunluk bakar duruma düşmemelidir. Komşusu aç iken toklar uyuyamamalıdır. Eğer böyle olamıyorsa hiç kimsenin geleceği güvende olamaz ve huzur bulamaz. Küreselleşme denilen kuralsızlığın yarattığı tahribat insanlığı hatırı sayılır ölçüde dengesizleştirdi; çoğunluğu organik robota dönüştürerek yönlendirmeye ve hayvanlar gibi düşünmeden anı yaşamaya şartlandırdı. Bu ortamda gelir dağılımının bozulması, rekabet koşullarının olumsuzlaşması gibi konulara kayıtsız kalındı! Krizler kronikleştikçe ağrı kesici verildi, insanlar hesapsızca aldatıldı. Küresel açıdan, 1995 sonrasında hiçbir şey göründüğü gibi olmadı, özünden uzaklaştı; herkesi kendi gibi bilenler ya kurban durumuna düşmek, ya da güçlülere kulluk etmek zorunda kaldılar. Bu aşamada sormak gerekiyor nefsi azdırıp aklı köreltmek, olumlu anlamda gelişme sayılabilir mi?
 

Balonlaşmaya İzin Verildi

Yukarıda anlatmaya çalıştıklarımız demokrasi veya serbest piyasa mantığı ile açıklanamaz. İkinci Dünya Savaşı sonrasında oluşturulan küresel düzenin çok yıpranmış ve kendi ürettiği sorunlara yenik düşmeye başlamış olması belirleyici konumdadır. 1995 sonrasında krizlerin kronikleşmesi söz konusu olmuş ve kalıcı çözüm için hiçbir şey yapılmamıştır. Maliye ve para politikaları kademeli olarak gevşetilmiş, talebi arttırmak ve kredi akışkanlığını desteklemek amacı ile balonlaşmaya izin vermek zorunda kalınmıştır. Bu süreçte gelir dağılımı ve rekabet koşulları istikrarsızlaşan fiyat hareketleri sebebi ile yıkıcı olabilecek şekilde bozulmuş, devamında ise sokakta kredi kartı dağıtılması sürecine geçilerek geleceklerdeki ipotek büyütülmüştür. Artık geleneksel olmayan yaklaşımların da yeterli olmayacağının bilindiği bir süreç kapıyı çalmaya başlamıştır!

Özetle söylemek gerekirse küresel ekonomi çok hastadır; uluslararası hukuk etkinliğini kaybetmiş durumdadır ve jeopolitik riskler artmaktadır. Küresel sorunlara, uzlaşıya dayalı küresel çözüm üretilemeyeceği anlaşılmıştır. Herkesin kendi başının çaresine bakmak ve gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalacağı bir aşamaya geçilmiştir ve korkular her tarafı sarmıştır. Başta Türkiye olmak üzere hiçbir ekonomi yeterince hazırlıklı ve tedbirli değildir. Sistem aşırıya kaçan oranda kırılganlaşmıştır. Bir yandan ağırlaşmış sorunlar ve diğer yandan beklentilerle aldatılan çoğunluğun olası öfke patlaması, gerekli olan siyasi tavrın ortaya çıkmasını engellemektedir. Bu koşullarda riskten kaçınma eğiliminin güçlenmesinin yaratacağı sonuçlar sebebi ile sivil itaatsizliğin güçlenmesi olasılığı çok yükselmiştir.
 

Karabasan Değil

Küresel koşullar hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağına işaret etmektedir. Alışkanlıkların sancısız ve yıkıcı olmayacak şekilde değişmesi olası değildir. Bu durum uyandığınızda kurtulacağınız bir karabasan değil, gerçeğin kendisidir. Bir düşünün, kaybedecek hiçbir şeyi kalmayan ve temel ihtiyaçlarını kendi olanakları ile karşılayamayacak duruma düşenler, neler yapmak zorunda kalır ve neleri yapmaz? Verebileceğiniz yanıtlar yıkıcı krizler olasılığını mı, yoksa refah ve istikrarı mı destekliyor? Tüm gerçeği dikkate almadan kalıcı çözüm üretilebilir mi?

6.11.2014

 

 

GÜNDEM