ffa41
Basından- Aydınlık-Engin Ünsal-Somanın Sorumlusu AKP ve Türk-İştir

Soma felaketi AKP hükümetlerinin yanlış siyasetinin ve Türk-İş'in iflas etmiş sendikacılık anlayışının turnusol kağıdı olmuştur. AKP hükümetlerinin özelleştirme ve taşeronlaşmayı yaygınlaştırma politikalarının ne kadar yanlış olduğunu Soma örneği ile bir kez daha kanıtlanmıştır.
AKP devlet olanakları ile yandaşları zengin etme ve devletin zenginliklerini yok pahasına elden çıkarma biçiminde geliştirdiği özelleştirme hem on binlerce çalışanı işsiz bırakmış hem de çok ciddi üretim kaybına neden olmuştur. Özelleştirilen işyerlerinin çoğu kapatılmış, arsaları ve binaları satılmış ve yandaşlar AKP'nin himmeti ile bankalarda milyonun üstünde hesabı olanların sayısını şimşek hızı ile arttırmıştır.


Üretime devam edenler ise hem çalıştırdıkları işyerlerinde hem de taşeronlara verdikleri işlerde işçilerin köleler gibi çalıştırılmasının mimarı olmuşlardır.


Denetimsizliğin kurbanı

30 Haziran 2012'de yürürlüğe giren 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu işyerlerinde iş sağlığının ve güvenliğinin sağlanması ve mevcut şartların iyileştirilmesini amaçlamaktadır. Ancak yasada işçilerin karşılaştığı risklerin azaltılmasına yönelik yeni bir düzenleme bulunmamaktadır.


Her yıl yüzlerce işçinin ölümüne, meslek hastalığına yakalanmasına neden olan iş kazalarına karşı etkin çözüm ve yaptırımlar içermemektedir. Yasanın bu biçimi ile de olsa uygulanmasını, işçi sağlığı ve güvenliğinin varlığını kim sağlayacaktır? Elbette Çalışma Bakanlığı bünyesinde bulunan İş Teftiş Kurulu Başkanlığı'nın yapacağı denetimler sağlayacaktır.

21 Mayıs tarihli Aydınlık Gazetesi'nin Emek Sayfası'nda değerli gazeteci Tarık Tekgözli'nin özenle hazırladığı önemli bir çalışma vardı. SGKnın 2012 yılı verilerine göre ülkemizde 5510 sayılı yasa kapsamında olan işçileri çalıştıran 1,538,006 işyeri var ve bu işyerlerini iş sağlığı ve iş güvenliği yönünden denetleyecek Bakanlık bünyesinde ancak 590 teknik müfettiş bulunmaktadır. Bu müfettişler 2002-2012 yıllan arasında ancak 30,062 işyerini denetleyebilmişlerdir. Yapılan denetimin güvenilirliği de kanımca çok düşüktür.



İşverene AKP koruması

AKP iş kazaları ile ilgi ILO Sözleşmesi'ni imzalamamıştır çünkü bu sözleşme işyerlerine işçinin sağlığını ve canını korumak için çok ciddi yatırımlar yapılmasını öngörmektedir. AKP işverenlerin paralarının ceplerinde kalmasını öngörmekte çünkü işçiler nasıl olsa güzel ölmektedir. İşçilerin canı için para harcatmak AKP'nin işi değil çünkü AKP işçiden oy almasını biliyor ama işçiyi korumayı hiç sevmiyor.


Soma madeni bir AKP yandaşına ihalesiz ve üreteceği kömürün tümünün devletçe satın alınması garantisi ile verilmiştir. Anlaşılan Soma madeni AKP yandaşı için çift kaymaklı ekmek kadayıfıdır. Bu madene ruhsat verilirken işçi sağlığından ve iş güvenliğinden tek satır ruhsata konulmamıştır. İşçiler köleler gibi çalıştırılmış, hiçbir güvenlik önlemi alınmamış, denetimsizlik içinde maden ocağının yeni sahibi devlet kasasından milyonlar kazanırken işçiler karbonmonoksit gazı ile, AKP'nin deyişi ile, güzel ölmüşlerdir. Maden ocaklarında ölüm takdiri ilahi değil takdiri AKP olmuştur.



Türk-İş'in günahı

Değerli yazar Mustafa Mutlu 21 Mayıs'ta yazdığı yazıda 1983-2013 tarihleri arasında yaşanan 11 maden kazasında 578 işçinin öldüğünü söylüyor. Tank Tekgözli ise haberinde 2002-2012 tarihleri arasında iş kazalarında 12,218 işçinin yaşamını yitirdiğini belgeliyor. Tüm bu ölümler olurken işçi sendikaları ve özellikle en büyük işçi konfederasyonu olan Türk-İş yetkilileri nerede idi? Bu ölümlerin sebebini, alınması gereken önlemleri irdeleyen bir rapor hazırladılar mı? Bu konuda hükümetlerin önüne sorgulayıcı ve suçlayıcı olarak çıktılar mı?


Hangi girişimlerde bulundular ve hangi sonuçlan aldılar. SGK'da Türk-İş'in atadığı temsilciler var. Bunlar bu ölümler karşısında neden masaya yumruklarını vurmadılar? Bu sorunun yersiz olduğunun farkındayım çünkü AKP iktidarı yıllarında Türk-İş asla masaya yumruk atmayan terbiyeli ve uysal sendikacılık oyununu çok güzel oynamıştır. Masaya yumruk atmak haksızlığın karşısında ancak koltuğunu değil işçisini seven onurlu sendikacılara yakışan bir eylemdir. Yaşarsak o günleri göreceğimizi umut etmek istiyorum çünkü Türk işçi hareketi Türk-İş, Hak-İş türü sendikacılık anlayışını asla hak etmiyor. Gün gelecek o işçiler ayaklanacak ve bu sendika anlayışına karşı masaya esaslı bir yumruk vuracaktır. Buna yürekten inanıyorum.

26.5.2014

 

 

GÜNDEM