ffa41
Basından-Cumhuriyet-Deniz Kavukçuoğlu- Taşeron Yasası Ya Da Sendikalaşmaya Bir Darbe Daha

Kamudaki taşeron işçilerin kıdem tazminatı, yıllık izin, fazla mesai gibi sıkıntılarını çözmek üzere hazırlandığı duyurulan yasa taslağına Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve Çalışma Bakanı Faruk Çelik ile ilgili bürokratların katıldığı Ekonomi Koordinasyon Kurulu’nda son şekli verildi. Ne var ki bu yasa taslağı duyurulandan farklı olarak tüm çalışma hayatını etkileyecek değişiklikler içeriyor. 

14 maddelik yasa taslağında taşeron istihdamı kabul edilerek “alt işverenin (taşeron) işçilerine ödenecek ücret ve diğer sosyal haklar asıl işverenin emsal işçisine ödenen ücret ve sosyal haklardan daha az olamaz” deniyor. Buna göre yasaya aykırı olarak taşeron çalıştıran işveren, asıl işçinin ücreti kadar ücret ödemesi durumunda taşeron çalıştırmayı sürdürebiliyor.

 

***

 

Bu taslak yasalaştığında Türkiye’de otomotiv, tekstil, çimento, inşaat, maden, metal, makine, elektronik gibi akla gelen tüm sektörlerde ücret ve sosyal haklar eşitlenmesine bağlı olarak patronlar, mevcut işçilerinin yanı sıra aynı işi yapan taşeron işçi çalıştırabilecek. 

Yasa taslağında bir işverenin işinin tümünü bir taşeron firmaya vermesinin önünde de bir engel bulunmuyor. 

Bu yasa taslağıyla işverenlerin yıllardır ileri sürdükleri talepler yerine getirilmiş oluyor. 

Taslakta kamu-özel ayırımı gözetilmiyor. Örneğin, bir devlet ya da bir üniversite hastanesi veya bir özel hastane, bu yasa çıktıktan sonra asıl ile taşeron hizmetliler arasında ücret ve sosyal hakların eşitlenmesi durumunda doktor, hemşire, hastabakıcı, laborant, röntgen teknisyeni çalıştırabilecek.

 

***

 

Çalışma Bakanlığı bürokratları ise hazırlanan taslağın amacının taşeronu yaygınlaştırmak değil, önünü kesmek olduğunu ileri sürüyorlar. Buna da gerekçe olarak muhataplarına, “Bir işveren aynı ücreti ödeyecek olduktan sonra asıl işini neden taşerona versin ki” sorusunu yöneltiyorlar. 

Bir gerçeğin üzerini perdeleyen kurnazca bir sorudur bu! 

Önce taşeronluk tanımını anımsayalım: Taşeronluk, işletmelerin herhangi bir alanda bir hizmeti almak üzere, başka bir firma ile anlaşarak bu firmanın istihdam ettiği işçileri çalıştırması durumudur. 

Bu basit tanımlamadan da anlaşılacağı gibi ücret ve sosyal haklar eşitliği sorunun bir yüzüdür; öbür yüzü ise istihdamın iki başlılığıdır. İşçi ya da hizmetli bir işyerinde çalışmaktadır, fakat onun işvereni/patronu çalıştığı işyerinin sahibi değil, kendisini istihdam eden kişidir. Sendikalaşma söz konusu olduğunda örgütlenecek olanlar o işyerinde, o işyerinin patronuna bağlı olarak çalışan emekçilerdir. Taşeron firmalarda istihdam edilen emekçilerinin sendikalaşmaları yok denecek kadar azdır.

 

***

 

Türkiye AKP iktidarı döneminde emek savaşımı açısından dikensiz bir gül bahçesine dönmüştür. 

Sayılara bakacak olursak... Ülkemizde 2002 yılında 3 milyona yaklaşan sendikalı işçi sayısı, yeni kayıtlara göre 2014 ocak ayı itibarıyla 1.1 milyon dolayına gerilemiştir. 

2002’de 358 bin olan taşeron işçi sayısı ise bugün 2 milyon 500 bin rakamına ulaşmıştır. 

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı verilerine göre, 2014 Ocak ayı itibarı ile Türkiye’deki 11 milyon 600 bin 554 olan toplam işçi sayısının ancak 1 milyon 96 bin 540’ı sendika üyesidir. Bu oran bütün işçilerin yüzde 9.5’ini karşılamaktadır. Bu oranın, Avrupa Birliği ülkeleri ortalaması yüzde 23, OECD ülkeleri ortalaması ise yüzde 17’dir. 

Sonuç: Hazırlanan yasa taslağının temel amacı taşeronluğu Türkiye genelinde kamu ya da özel tüm işletmelere yaymaktır. Sendikalar, “Taşeronluk yasaklansın!” derken haklıdırlar. 

Sendikaların bu taleplerini desteklemek ise bu ülkede emekten ve emekçiden yana olan her insanın sorumluluğudur.  

28.5.2014

 

 

GÜNDEM