ffa41
Basından-Birgün Gazetesi-Aziz Çelik-İstanbul Valisinin AİHM İle İmtihanı

Anlaşılan İstanbul’da bu yıl yine 1 Mayıs gerilimi yaşanacak.  DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’nin 1 Mayıs işçi dayanışma gününü Taksim Meydanı’nda kutlama talebine İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu izin verilmeyeceğini açıkladı. Vali’nin hukuksuz tutumu şaşırtıcı değil. Çünkü Vali, 2013 1 Mayıs’ında İstanbul’da adeta sıkıyönetim ilan etmiş, Mayıs 2013 boyunca İstiklal Caddesi ve Taksim’de yapılmak istenen bütün gösterileri zorla engellemiş, Gezi eylemleri sırasında sayısız hukuksuzluğa imza atmış ve adı Gezi parkını keyfe keder açıp kapatmasıyla özdeşleşmiş bir kamu görevlisi.

Ancak Valinin uygulamaları arasında büyük tutarsızlık var. Vali Mutlu, 11 Mayıs 2010’da İstanbul Valiliğine atanmış. Dolayısıyla Taksim Meydanında 2011 ve 2012 1 Mayıs kutlamaları onun zamanında gerçekleşti. 2013 yılındaki yasak ve barışçı gösteri hakkını kullanmak isteyenlere yönelik şiddet de onun zamanında uygulandı. Diğer bir ifadeyle istediği zaman meydanı kutlamaya açıyor istediği zaman kapatıyor.

 

Taksim meydanı 1 Mayıs için her zamankinden daha uygun

 2011 ve 2012’de Taksim’de 1 Mayıs kutlanmasına onay veren Vali neden 2013’te yasakladı? Görünürdeki gerekçe meydandaki inşaat çalışmasıydı.  Bir diğer gerekçe ise, kent merkezinde yapılacak mitingin günlük yaşamı olumsuz etkilediği iddiasıydı. Aslında bunların asıl neden olmadığı, Türk bürokrasisinin geleneksel yasaklara kılıf bulma maharetinin ürünü oldukları açık. Nitekim bu yıl inşaat bitti. Taksim betonlaştı ama oldukça büyüdü. Trafik yeraltına indi. Böylece Taksim meydanı yaya alanı oldu. Öte yandan 1 Mayıs artık işgünü değil, resmi tatil. Özetle Taksim Meydanı 1 Mayıs kutlaması için her zamankinden daha uygun. Ama yine yasak.

Ne inşaat engeli var, ne de iddia edildiği gibi günlük yaşamın etkilenmesi söz konusu. Velev ki günlük yaşam etkilenmiş olsun. Ne çıkar? 1 Mayıs yılda bir gün yapılan özel bir etkinlik, evrensel bir dayanışma günü, bir bayram.  Kamu otoritesinin görevi, dayanışma gününü, bayramını kutlamak isteyen çalışanlara, İstanbullulara yardımcı olmak ve kutlamayı kolaylaştırmaktır.

Ne söylense boş! Vali yine fiili sıkıyönetim ilan edecek, İstanbullara o gün hayatı zehir edecek, Taksim’e ve Gezi’ye ayak bastırmayacak. Aslında mesele valiyi de aşıyor. Artık İstanbul’da hangi meydanlarda eylem yapılacağına valinin değil Başbakanın karar verdiği biliniyor. İstanbul’un yerel idarecilerine kalan bu emirleri uygulamak. Ancak hukuksuz emrin uygulanmasının suçu ortadan kaldırmadığı ve hukuki sorumluluğun mülki amirde olduğunun altını çizmek gerek.

 

Vali AİHM’i de kapatacak mı?

 İstanbul Valisi bu 1 Mayıs’ta da Taksim’i kapatacak. Ancak bu kez Taksim ve Gezi’yi kapatmak yetmeyecek. Çünkü Taksim’de 1 Mayıs yasağı artık uluslararası bir sorun. 1 Mayıs 2008’de uygulanan yasak ve şiddet İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (AİHM) kararı ile mahkum edilmiş durumda. AİHM kararı orada durdukça Taksim’de 1 Mayıs’ı engellemek olacak iş değil. Vali en iyisi AİHM’i de kapatsın!

DİSK ve KESK, Vali Muammer Güler döneminde 2008’de Taksim meydanında 1 Mayıs gösterisine izin verilmemesi ve 1 Mayıs’a katılmak isteyenlere uygulanan şiddete karşı İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nde dava açtı. Dava 27 Kasım 2012 tarihinde İkinci Daire tarafından karara bağlandı. Hükümet bu karara itiraz etmedi ve karar kesinleşti (Case of DİSK and KESK v. Turkey). Kararın tam metnine şu bağlantıdan ulaşılabilir.

 

AİHM: Göstericiler değil polis şiddet kullandı

 

Kararda 2008’de yaşanan olaylar nasıl değerlendiriliyor ve hangi sonuçlara varılıyor? AİHM kararı 1 Mayıs 2008’de yaşanan polis şiddetinin AİHM tarafından saptanması açısından büyük önem taşıyor. Yaşananlar AİHM kararına şu şekilde yansımıştır:

“Polis müdahalesi göstericiler yürüyüşe geçmeden önce sabah 6.30'da başlamıştır. Hükümet kendi iddialarında yasadışı örgüt üyelerinin polise tas attıklarını ileri sürse de, AİHM bu iddiayı destekleyen herhangi delil olmadığını tespit etmektedir. DİSK Genel Merkezi önünde bekleyen grubun kamu düzenine tehdit teşkil ettiklerini ya da şiddete başvurduklarını gösteren herhangi bir işaret yoktur. Buna ek olarak dosyada polisin aşırı güç kullanımını açıklayacak şekilde herhangi bir şiddet olayı ile ya da aktif fiziksel dirençle karşılaştığını gösteren herhangi bir bilgi de yoktur. Aslında güvenlik kuvvetleri DİSK Genel Merkezi önünde bekleyen insanları dağıtmak için gaz bombası, boya ve tazyikli su kullanmıştır. Bir çok kişi polis tarafından kovalanmış ve dövülmüştür.”

AİHM rutin bir uygulama haline gelen biber gazı kullanımını da: “AİHM bireylere karsı gaz bombası kullanımının pek çok ciddi sağlık sorununa yol açabileceğini ve bu tür gazların kanun uygulayıcılar tarafından kullanılması konusunda kaygılarını hatırlatmaktadır.”

Mahkeme kararında barışçı toplantı hakkı konusunda ders gibi bir tespite yer vermektedir:  “AİHM Devletlerin, sadece barışçıl amaçlarla toplantı düzenleme ve toplantıya katılma özgürlüğünü korumakla kalmaması bu hakkın kullanımını engelleyen makul olmayan dolaylı sınırlamalar koymamaları gerektiğine işaret etmektedir.”

 

'Günlük yaşamı aksatsa da gösteri hakkına hoşgörü gösterilmeli'

 

Mahkemenin bir diğer tespiti ise günlük yaşamda bazı aksamalara yol açsa da gösterilere kamu makamlarının hoşgörü ile yaklaşmaları gerektiğine ilişkindir. AİHM sözleşmeye taraf devletlerin kamu güvenliği gerekçesiyle belirli bir yerde gösteri yapılmasına sınırlamalar getirebileceğini kabul etmektedir. Ancak mahkeme  kararında “kamuya açık bir alanda yapılan gösterinin trafiğin aksaması seklinde günlük yaşama ilişkin  bazı rahatsızlıklara yol açsa da,  Sözleşmenin 11. maddesinde güvence altına alınan barışçıl toplantı hakkının özünün zarar görmesini engellemek amacıyla, kamu makamlarının barışçıl toplantılara belirli/önemli ölçüde (certain degree) hoşgörü ile yaklaşmaları gerekir” tespitinde bulunmaktadır.

Kararda ayrıca yetkililerin gösterilerin barış ve güven içerisinde yapılmasını sağlamak amacıyla uygun önlemleri alma görevlerinin olduğu da vurgulanmaktadır. AİHM bu tespitlerden sonra şu sonuca varmaktadır: “Yukarıda anlatılanların ışığı altında, ADHM söz konusu davada polis memurları tarafından güç kullanılarak yapılan müdahalenin orantısız olduğu ve kamu düzeninin bozulmasına engel olmak üzere gerekli olmadığı kanaatindedir. Bu nedenle söz konusu davada Sözleşmenin 11. maddesi ihlal edilmiştir.”

 

'Taksim meydanı trajik bir olayın sembolüdür'

 

Kararda Taksim Meydanının sembolik önemine de dikkat çekilmektedir: AİHM 1977 yılında İsçi Bayramı kutlamaları sırasında yaşanan kargaşada 37 kişinin hayatını kaybettiğini belirterek, bunun sonucunda Taksim Meydanının bu trajik olayın sembolü¨ haline geldiğini vurgulamaktadır. AİHM’e göre, bu sebeple başvuru sahipleri anma amacıyla İsçi Bayramı kutlamalarını Taksim Meydanı'nda düzenlemek konusunda ısrarcı olmuştur. AİHM kararında 2010 yılından itibaren İsçi Bayramının Türkiye’de ulusal bayram olarak kutlandığını ve bu tarihten itibaren Taksim Meydanı'nda kutlamalar yapılmasına izin verildiğini de belirtmektedir. Ayrıca Hakim Sajo’nun karar ekinde yer alan “mutabık görüş” yazısında yer seçimimin de gösteri yapma özgürlüğünün bir parçası olduğunun altı çizilmektedir.

AİHM’in 2008 1 Mayıs’ında yaşanan şiddet ve engellemeye ilişkin kararı bu şekilde. Mahkeme, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesinin barışçıl toplanma özgürlüğüne ilişkin 11. Maddesinin ihlal edildiğini tespit ediyor. Vali Mutlu ise kararla ilgili yaptığı açıklamada “bahsedilen karar 2008’de verilmiştir. 2008 yılından bu yana da herhangi bir olumsuz karar da söz konusu değildir” şeklinde tuhaf açıklamalar yapmaktadır. Türkiye İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesinin tarafıdır ve  AİHM kararları Türkiye için bağlayıcıdır. Mahkeme kararları emsal olaylar için de geçerlidir. Peki Vali Mutlu ne demek istiyor? “Bu karar bizi bağlamaz” mı diyor?

Karar açıktır. 1 Mayıs 2008’de valiliğin yaptığı engelleme ve yasaklamalar ile şiddet kullanımı 11. Maddenin ihlali anlamına gelmektedir. Hükümet ve Valilik bu kararı dikkate alarak benzer ihlallerden kaçınmalıdır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine saygı duymayabilirsiniz, sevmeyebilirsiniz, “milli” bulmayabilirsiniz ama tıpkı Anayasa Mahkemesi kararları gibi o kararları da uygulamak zorundasınız.

Bakalım, Hukuk Fakültesi mezunu İstanbul Valisi, kararları Türkiye için bağlayıcı olan ulusalüstü bir mahkemenin kararlarına mı uyacak, yoksa bugüne kadar yaptığı gibi bildiğini mi okuyacak? Bakarsınız Vali bu kez sadece Taksim meydanı ve Gezi parkını değil, Strazburg Mahkemesini de kapatır. Mesele hukuk değil, tahayyül ne de olsa!

Veya “bu defa şaşırtın, çalışanlara 1 Mayıs’ı zehir etmeyin, hukuka,  mahkeme kararlarına uygun davranın” desem, hayal gücünü fazla mı zorlamış olurum?

17.4.2014

 

 

GÜNDEM