ffa41
Basından-Aydınlık Gazetesi-Mehmet Akkaya-Taşeron İşçisi Yerse...

ÇSGB Faruk Çelik 11 Kasım 2013 tarihinde, işçi, işveren ve hükümet temsilcilerinden oluşan Üçlü Danışma Kuruluna çalışma hayatı için düşündüklerini bir sunumla anlattı.
Anlattıkları, AKP iktidarının temel yaklaşımı, hükümet programının ve 5 Yıllık Kalkınma Planı'nın temeli idi.


Ulusal İstihdam Stratejisi'ni, işsizliği önlemenin stratejik planı olarak açıklamışlardı ve OECD, Dünya Bankası, IMF ve AB'ye yazdıkları raporlarda verdikleri sözlerdi. Merkezi hükümetin görev ve yetkilerini il özel idarelerine ve belediyelere devredecekler, devlete ait bir tek ekonomik işletme bırakmamak için hızlı bir özelleştirme uygulayacaklardı; devlet iktisadi faaliyetlerden tamamen çekilecekti. Kamu kurumlarındaki kadroları da istikrarlı bir planla eriteceklerdi.


Kamuda hizmet alımını ve alt işverenlik sözleşmelerini yayacaklardı. Kıdem tazminatında, bireysel emeklilik şirketlerine primin aktarılacağı değişiklik yapılacak, taşeron işçilik ve esnek çalışma yayılacak, işi işçi kiralamak olan şirketlerin kurulmasına izin verecekler ve belirli süreli sözleşmeli çalışanların sayısını çoğaltacaklardı. Bakanlığın, çalışma hayatı için düşündüklerini toplu bir paket olarak Ulusal İstihdam Stratejisi halinde yasalaştırma girişimlerine de defalarca tanık olduk.


2013 sonbaharında, aylar öncesinden toplum hazırlanmaya çalışılarak yasalaştırılmak istenen girişim yine buydu. Yani işçiye tam bir köleleştirme planı. Bu plandan taşeron işçisine düşen, 11 Kasım 2013'te yapılan açıklamayla bir kez daha tekrarlanmıştı. Özetle, her yerde taşeron çahştırabilmenin önündeki yasal engelden kurtulma, taşeron işçiliği daha da yayma, taşeron işçisinin kıdem tazminatı primini özel emeklilik şirketlerine aktarma planıydı. Sayın Faruk Çelik, "Seçimler de yaklaşıyor, o günün koşulları neye elverir kestirmek zor, ama amaçladığımız bu" diyerek seçimlerden önce taşeron işçisine böylesine bir saldırının mümkün olmayabileceğinin de işaretini vermişti.


Seçimler yaklaşıyordu, hükümet içeriden ve dışarıdan zor durumdaydı. 4 milyona yakın işçinin elindeki hakları da alarak yeni bir cephe açmayı göze alamadılar, Başbakanlığa verilen taslak, seçim sonrasına sarkıtıldı. Aradan sadece 3 ay geçti. Şimdi Sayın Faruk Çelik, sanki AKP üyesi değilmiş, AKP'nin kamuyu tasfiye etme ve kamudaki kadroları eritme yolunda yaptıklarından haberi yokmuş, sanki AKP'nin yıllardır Bakanlığını yapmıyormuş, sanki Ulusal İstihdam Stratejisi adlı dört başı mamur kölelik planı kendi döneminde hazırlanmamış ve bu planın şiddetle savunuculuğunu yapmamış gibi açıklama yapıyor.


Sanki taşeron işçilerin kıdem tazminatı primini özel emeklilik şirketlerine vermeyi amaçlayan, 4857 sayılı İş Yasasının 2. Maddesini değiştirerek asıl işin de her şekilde taşerona verilmesi için yasa tasarısı taslağı hazırlayan kendi Bakanlığı değilmiş gibi açıklama yapıyor. Ne diyor?

"Kamuda kadro sayısı artırılmalı" diyor. "Taşeron işçi ile kadrolu aynı yerde çalışmamak" diyor. "4857 sayılı İş Kanununun 2. Maddesini değiştirmek gibi bir düşüncemiz yok" diyor.

Anlaşılan 3 ayda değişen sadece Sayın Faruk Çelik değilmiş. "9 Mart'ta başbakanın taşeron işçilere müjdesi olacak" diyor. Seçim meydanlarmda bunlar söyleniyor ama taşeron işçiliği daha da yaymayı amaçlayan Yasa Tasarısı Taslağı Bakanlar Kurulunda. Aziz Nesin ve Levent Kırca ustalar bu duruma ne der acaba?


Gelelim sonuca ve 3 ayda ne değiştiğine.

1-Türk-İş, 15 Şubat'ta sadece 4 günlük hazırlıkla 53 bin işçiyi Ankara'ya yığdı.

2-Taşeron işçileri hızla derneklerde örgütleniyorlar.

3-Seçimlere 25 gün kaldı.

4-Taşeron işçisi olan seçmen ailesi 8 milyondan fazladır.

Seçimlerden önce böylesine ciddi bir kuvvete karşı temel amaçlarının tam tersine açıklamalar yapmasınlar da ne desinler. Tabi taşeron işçisi yerse...

5.3.2014

 

 

GÜNDEM