ffa41
Basından-Akşam : Ulusal istihdam tarihe karışırken

Türkiye'deki çalışma rejimini tamamen değiştirerek eşanlı yeni bir toplum kurgusu yaratacak olan 'Ulusal İstihdam Stratejisi' (UİS) belgesi, kamuoyunun gündemine bile gelemeden tamamlandı.

2012- 2023 yıllarını kapsayan UİS belgesi, sosyo-ekonomik hayatın 'iş, işyeri, iş zamanı, iş sözleşmesi, çalışan hakları' gibi temel kavramlarını kurnazca esnetirken, Batı'dan arak terminoloji yardımıyla 'iş ve işsizlik sınırlarının kaybolduğu', muğlak istihdam modelleriyle karşımıza çıkıyordu.


Adı 'Ulusal' İstihdam Stratejisi olan belgeyle küresel kapitalizmin 'ucuz çalışma üslerine' katılmak çok ironik olsa gerekti.


Güvenceli esnek çalışma, iş paylaşımı, esnek zamanlı çalışma, evden ve uzaktan çalışma, Özel İstihdam Büroları, geçici iş sözleşmesi, geçici işçilik, alt işveren (taşeron) gibi 'konfor çağrıştıran' modern tanımlarla aslında çalışanlar, 'yarı işsiz' ya da 'her an işsiz kalma riski yaşayan' kalabalık güruhlara dönüştürülüyordu.


UİS belgesiyle 'güvenceli, kadrolu ve sürekli iş' tanımı,  zamane kapitalizminin esnek ve geçici emek ihtiyacına yönelik tanzim edilip 'kısmı süreli-güvencesiz işe' yasal hüviyet kazandırılıyordu. Geçici iş modellerinin yaygınlaşması için ivedilikle Özel İstihdam Büroları kurulacak ve çalışanlar bu büroların kayıtlı kiralık elemanları olacaktı.


İşverenler iş sözleşmelerini de artık Özel İstihdam Büroları'yla yapacakları için artık çalışanların işverenle karşılıklı hiçbir insani/ hukuki ilişki kalmayacaktı.


Böylelikle işverenler, kolay kiralanan- hızla ve toplu işten atacakları 'çalışanların' sigorta primi ve kıdem tazminatı yüklerinden muaf hale getiriliyorlardı.


Tabii ki UİS belgesinde yazdığı üzere amaç 'temel işgücü piyasalarını esnetmekti' ve bir başka çalışan onuruna yönelik ürkütücü adım ise 'taşeronlaşma başlığında' atılıyordu.


'Asıl' işlerde taşeron kullanılmasının önündeki engeller aşılırken, devlet ve özel sektörde bütün asıl iş kadroları 'taşeronlaşıyor' ve 'alt işveren' tabir edilen ucuzcu şirketten bu hizmet ihtiyaç süresi kadar satın alınabiliyordu.


Dolayısıyla bir özel istihdam bürosu ya da taşeron şirkette yılda birkaç ay çalışan, birkaç işyeri gezen, iş adresi ve mekanı belirsiz mesai arkadaşlarını tanıyacak kadar yakınlaşmayan, yaptığı işe 'yabancılaşmış' büyük nüfuslar, Türkiye'nin küresel ucuz rekabet gücünü temsil edeceklerdi.
Elbette esnek çalışma modelleriyle emekli olma hakkına değil 30 yılda 40 yılda erişmek mümkün değildi, kıdem tazminatı zaten devlet tarafından piyasalarda nemalanıp işten ayrıldıktan 10 yıl sonra kuşa dönmüş olarak ödenecek adeta bir 'geçmiş zaman bahşişiydi'.


Medyadaki işsizlik maaşına övgü manşetleri, 'asgari ücretin bir buçuk katı işsizlik maaşı' başlıkları da zamanımızın 'işsiz yığınlarına' yönelik 'gerçek dışı'  medya propagandasından başka bir şey değildi.


Yüzde 60 kayıt dışı çalışanların cenneti ülkemizde, devlet olarak eğer işten çıkarılmadan önce son 3 yıl içinde en az 20 ay sigorta primi ödenmiş işsize, hele son 4 ayda primi eksiksiz ödenmişe rastlarsanız 6 ay işsizlik maaşı verirdiniz elbette!


Çalışanların sendikal örgütlenme hakları ve dayanışmaları ise zaman-mekan birlikteliği olmayan esnek iş modelleriyle sınıfsal hafızadan kazınmış büyük işli-işsizler ordusu olarak hem sermayeye hem de siyasi otoriteye 'can katan' hizmetler sunacaklardı.

 

Nihal Kemaloğlu 4.9.2012 Akşam

 

 

GÜNDEM