ffa41
Basın-Yurt Gazetesi: Sendikaları Tasfiye Yasası Ve 15-16 Haziranlar

Sendikaları tasfiye yasası ve 15-16 Haziranlar Halen Meclis'te görüşülmekte olan Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Yasası, özü itibariyle sendikal örgütlenmeyi kısıtlayan ve grev yasaklarını genişleten bir yasa özelliğini taşıyor. Yasanın getirdiği yüzde 3 barajıyla 6 milyon 298 bin işçi, yani tüm kayıtlı işçilerin yüzde 57'si fiili olarak toplu sözleşme hakkından yoksun kalacak. Başka bir ifade ile 51 yetkili sendikadan 29'unun toplu sözleşme yapma yetkisi düşecek.

 

DİSK ve Türk-İş'teki muhalefeti temsil eden Sendikal Güç Birliği Platformuna bağlı sendika temsilcileri, yasayı protesto etmek amacıyla 9 Ekim Salı günü TBMM'ye yürümek istediler. Polis şiddeti ve biber gazıyla karşılaştılar, CHP İzmir Milletvekili Musa Çam ile birlikte çok sayıda sendikacı, biber gazından etkilendi, DİSK yönetimi AKP'nin ve güvenlik güçlerinin bu tavrını şiddetle kınadı.

 

AKP iktidarı ve güvenlik güçleri, sadece işçilere yönelik değil, toplumun diğer kesimlerinden gelen son derece doğal demokratik tepkilere bile şiddetle ve acımasız bir biçimde karşılık veriyor. DİSK yönetimi tarafından 10 Ekim'de yapılan açıklamada, yeni yasayla mücadeleci sendikal anlayışın tasfiye edilmek istendiği ancak yasaksız ve barajsız sendikal hak ve özgürlükler için mücadelenin süreceği belirtildi.

 

Bundan 42 yıl önce de zamanın AP iktidarı, sendikal örgütlenmeyi kısıtlamak ve DİSK'i tasfiye etmek amacıyla bir yasa çıkarmıştı. O yasada da sendikal örgütlenmeye çok ciddi barajlar getiriliyordu. DİSK, yasaya kesinlikle karşıydı, Türk-İş yönetimi ise yasadan yana tavır aldı. Başta DİSK olmak üzere yönetiminin tavrına rağmen Türk-İş üyesi çok sayıda işçi ve bağımsız sendika, 15-16 Haziran 1970 tarihinde büyük bir direniş gösterdi. Sonuçta Anayasa Mahkemesi, sendikal örgütlenmeye sınırlama getiren yasayı iptal etti.

 

Kuşkusuz o dönemin koşullan ile bu dönemin koşullan farklı. 1968-1970 arasında yükselen bir işçi mücadelesi vardı, yine yükselen bir toplumsal muhalefet hareketi söz konusuydu, ayrıca işçi sınıfı ile yakın bağı olan bir işçi partisinin (TİP) varlığı da önemliydi.

Günümüzde ise sendikal hareket ciddi bir gerileme içinde. Neoliberal anlayışın, AKP'nin ve sermaye sınıfının emeğe yönelik saldırısı sürüyor, sendikalar hem işçi hem de toplum nezdinde güven kaybına uğramış durumda. Peki ne yapmak lazım?

 

1970'leri yaşamış eski bir sendikacı şöyle bir öneride bulundu: "Bu yasaya karşı DİSK, Sendikal Güç Birliği ve KESK, sabah iki saatlik bir iş bırakma eylemi yapsa daha etkili olur". Üretimden gelen gücün kullanılması kuşkusuz daha etkilidir ancak mevcut sendikal hareket bu öneriyi hayata geçirebilecek potansiyele sahip mi?

 

9 Ekim'deki eyleme bile katılım sınırlı düzeyde oldu, Türk-İş'in esas gövdesi harekete geçirilmiş değil, işçi tabanında da çeşitli nedenlerle bir çekimserlik havası var, ayrıca eylem daha iyi organize edilebilirdi. Peki teslim mi olmak gerekir, hayır..

Her şeye rağmen DİSK ve Sendikal Güç Birliği'nin birlikteliği önemli, Türk-İş yönetimi bile bu eylem karşısında zorlandı, önümüzdeki dönem memurun iş güvencesini kaldıran yasa da gündeme geleceği için KESK ve diğer memur sendikalarını da harekete geçirip TTB ve TMMOB gibi meslek örgütlerini de sürece katan birleşik bir mücadeleyi örgütlemek, yine de en uygun yol gibi gözüküyor...

Yurt Gazetesi - Atilla ÖZSEVER 12.10.2012

 

 

GÜNDEM