ffa41
Basın-Yurt Gazetesi Atilla Özsever: Sendikasızlaştırma Kıskacıyla Mücadele

Bir süre önce kabul edilen 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Yasası, önümüzdeki süreçte sendikal hayata yeni bir düzen vermeyi amaçlıyor. Yasanın özelliklerini kısaca hatırlayalım:

a) İşyeri ve işkolu barajları yoluyla örgütlenme büyük ölçüde engelleniyor. Yüzde 10'luk işkolu barajı kademli olarak yüzde 3'e düşmüş gibi gösterilse de işkolu birleştirmeleri nedeniyle baraj gerçekte daha da yükseliyor. 6 milyonu aşkın kişi toplu sözleşme kapsamı dışında kalıyor.
b) Ekonomik ve Sosyal Konseye (ESK) üye olmayan konfederasyonlara bağlı sendikalar için işkolu barajı daha yüksek tutuldu.

c) Yasaya "yandaş" konfederasyonları kollayan hükümler kondu.

d) 30'dan az işçi çalıştıran işyerlerindeki sendikal güvence kaldırıldı.

e) 12 Eylül 1980 döneminin grev yasaklan korundu. Grev ertelemelerine karşı Danıştay yolu kapatıldı. Grev oylaması zorlaştırıldı.

f) Sendikaya üyelikte noter şartı kaldırıldı ancak e-devlet yoluyla işverenlerin sendikaya üye olan işçileri kontrol etme olanağı doğdu.


Sonuçta yasa özü itibariyle bir yandan korporatist bir modelle yandaş sendikacılığı teşvik ederken diğer yandan mücadeleci sendikacılığın da önünü kesmek istiyor. Daha net ifade edecek olursak; ESK gibi işçi, işveren ve devlet kuruluşlarının üst düzeyde işbirliğini öngören korporatist bir yapıyla sendikaları kontrol altında tutmayı, işçi örgütlerini siyasal iktidarın icraatına ortak ederek meşru bir zemin yaratmayı amaçlıyor.

Hak-İş'in eski genel başkanı ve yardımcısı AKP'den milletvekili yapılarak bu konfederasyonu 'yandaş" bir konumda tutmayı, Türk-İş'i ve gerekirse DİSK'i de ESK bünyesinde pasifize etmeyi hedefliyor. Türk-İş yönetimi zaten böyle bir duruma ''teşne" gözüküyor. Öyleyse sendikal hayata getirilmek istenen "ya yandaş sendika olacaksın, hükümetle uyumlu çalışacaksın ya da sendikasız kalacaksın" anlayışına karşı ne yapılmalı?


Öncelikle mücadeleci sendikacılık anlayışını benimseyen sendikaların yerel düzeyde diğer emek ve meslek örgütleriyle birlikte ortak bir çalışma yaparak bu yasanın ne getirip ne götürdüğü ortaya konmalı, taban bilgilendirilmeli, gerekirse broşürler hazırlanmalıdır. Örgütsüz kesimin, güvencesiz çalışanların, taşeron işçilerin bulunduğu organize sanayi bölgelerinde, işçi mahallelerinde bürolar açılarak yıllık ücretli izin, fazla mesai, kıdem tazminatı, iş güvenliği gibi somut konularda çalışanlar bilgilendirilmeli, işçi haklan konusunda eğitim verilmelidir.

Keza bu mahallelerde sendikal örgütlenmeye olanak sağlayacak ''işçi meclisleri" oluşturulmalıdır. Örgütlü kesimde de, metal işçilerinin eylemlerinde görüldüğü gibi sendika seçiminde son derece demokratik bir yol olan referandum seçeneği üzerinde ısrarla durulmalıdır. Ayrıca memurların iş güvencesini ortadan kaldırmaya amaçlayan yasal girişimlere karşı kamu emekçileriyle ortak eylem düzenlemenin çalışması içine girilmelidir. Emek kesiminin yeniden ayağa kalkması için bu anti-sendikal yasalar birer fırsat olmalı, bilgilendirme, bilinçlendirme, örgütlenme, miting ve benzeri eylemlerle dinamik bir süreç içersinde mücadeleye hazırlanılmalıdır…

 

Yurt Gazetesi / Atilla Özsever 16.11.2012

 

 

GÜNDEM