ffa41
Aydınlık Gazetesi- Esin Turhan-İşçi Ölmezse Ödülü İşverene

Her büyük maden kazasından sonra AKP hükümetinin paçası tutuşuyor. Paçasının tutuşmasının nedeni işçilerin ölümünden duyduğu üzüntü değil, kendi yakasına yapışılmasından duyduğu korku.
Ve her seferinde alelacele çıkarttığı sözde iş güvenliği yasa maddeleri bu korkunun en net göstergesi. Soma'dan sonra torba içine koyarak yaptığı yasal değişikliklerde maden işçisine iş güvenliği değil, işsizlik çıktı.

İşçiler yollara dökülüp "Yerin altına ölüm, üstünde açlık" diye sloganlar attı. Ermenek'teki cinayetin ardından iş güvenliği yasasında yapılan değişiklikler ise tam "Özrü kabahatinden büyük" dedirtecek nitelikte.
Eğer bir işyerinde işçiler ölmezse işverene ödül verilecek. Ölürse işveren bir yıl kamu ihalelerine giremeyecek. Bakın siz şu işe. Tıpkı çocuk eğitiminde uygulanan ödül ve ceza yöntemi gibi. Ne kadar da caydırıcı değil mi? Şimdi bu ağır yükümlülüklerin karşısında hangi işveren iş güvenliği önlemi almaz ki?

ÖLMÜYORSA FITRAT

Sanki işçi ölümünün olmadığı diğer özel maden ocaklarında, inşaatlarda iş güvenliği önlemleri tam olarak uygulanıyor. Asıl ölüyorsa değil, ölmüyorsa fıtrat... İşkolları risk durumuna göre sınıflandırılmış ve her işkolunun ya da işin güvenlik önlemlerinin neler olduğu belirlenmiştir.
İşçinin ölmemesi normal olanı. İşçi ölmedi diye SGK primlerinin bir kısmının devlet tarafından ödenmesi yani işverene kıyak abesle iştigaldir. Oysa denetim mekanizmasını derhal güçlendirerek, denetimleri artırmaktır devletin sorumluluğu. Vatandaşının can güvenliği devletin asli görevleri arasındadır. Bu durumda devleti idare eden hükümet mensuplarına da bir ceza kesmek gerekmez mi? Ayşe nine şaşkın şaşkın bakıyor, "Oğlum yüzme de bilmezdi" diyor. Onun için anlamak mümkün değil tabi, yerin yüzlerce metre altında kömür ocağında sudan boğulmayı.

Hadi onun için normal de, koca koca bakanlar, koca koca sermayelerin sahipleri işverenler, mühendisler, iş güvenliği uzmanları onlar içinde mi normal? Bütün gazetelerde ölen işçilerden Tezcan Gökçe'nin annesi Ayşe nine ve babası Recep amcanın resimleri vardı. Bu Recep baba başka Recep baba. Ayakkabı kutusu bol olandan değil. Ayağındaki delinmiş lastik ayakkabı ile yüzünü yaşlı nasırlı elleri arasına almış onurlu, anadolu gibi yüce ve mütevazi Recep baba.

Evladını ekmek parasını kazanırken kaybetmenin tarifsiz acısını yaşıyor. "Hepimizi o idare ederdi, şimdi kim idare edecek" diye soruyor. Cevabı yok Recep amca, bu sorunun muhatabı yok çünkü.

ÖZELLEŞTİRMEYE KURBAN VERMEK

Termik santrallar satıldı ve Aralık ayının başında devrediliyor. Yatağan işçisi 1.5 yıldır direniyor. Bu işin sadece Yatağan'dan aşılamayacağını herkes biliyor. İşçiler devir tarihi belli olsa da direnişlerinden vazgeçmedi. Yeniden eylem kararları aldılar. Sendikalar, Türk-İş ve siyasi partiler de işçilere destek vereceklerini açıkladı. Özelleştirmenin sonucu sadece işçi için taşeronlaştırma, işsizlik değil, Türkiye için bağımsızlıktan verilen bir taviz, doğanın katli, pahalı enerji, ekonomiye darbe, kamunun zarara uğratılması, peşkeş v.s. Hadi işçilere omuz verelim. Özelleştirmeye ne santrallarımızı, madenlerimizi ne de işçilerimizi kurban verelim.

21.11.2014

 

 

GÜNDEM