8 Mart’a geçtiğimiz günlerde yaşanan ve 11 ilimizde yaklaşık 14 milyon insanımızı etkileyen büyük depremler sonrasında, yaşanan acılar ve zorluklar içinde kayıpların acısını yüreğimizde taşıyarak giriyoruz.
8 Mart’a deprem bölgelerinde, kısıtlı imkanlarla kadınların ailelerini doyurmaya, çocuklara ve yaşlılara bakıp hayatı devam ettirme çabalarına ilişkin haberlerle giriyoruz.
8 Mart’a bilinçle ve kararlılıkla, tarihsel mücadele geleneğine ve değerlerine sahip çıkarak giriyoruz.
8 Mart, kadının toplumsal konumunun değerlendirildiği, sorunların boyutlarının tartışıldığı ve kadın dayanışmasının yeni boyutlar kazandığı bir gündür.
8 Mart, Dünya Emekçi Kadınlar Günü, 1857 yılında ABD’deki 40 bin dokuma işçisi kadının, daha iyi çalışma koşulları, eşit işe eşit ücret talepleriyle başlattıkları mücadelenin kazanımı olan gündür.
Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk özgür, çağdaş, bağımsız bir ülke yaratma idealiyle genç Türkiye Cumhuriyeti’ni kurarken, toplumun ancak ve ancak eşit bireylerden oluşmasıyla bu idealin gerçekleşebileceğine inançla, önceliği kadınların toplumdaki yerine ve haklarına vermiştir. Ülkemizde, pek çok Avrupa ülkesinden bile önce kadına oy verme ve seçme seçilme hakkı tanınırken, Medeni Kanunla toplum hayatında, eğitimle eşitlik bağlamında kadınlara toplumun eşit bireyi olma imkanı sağlanmıştır.
Kadınların işte, evde, toplum hayatında yok sayılması, eşitsizliklerin sürmesi güncelliğini koruyan bir sorun.
İş hayatındaki kadınların istihdam oranı halen erkeklerin yarısından daha az. Kadınların sadece yüzde 26’sı çalışma hayatı içinde yer alırken, bu oran erkeklerde yüzde 60’a ulaşmaktadır.
Ülkemizde, 5 Aralık 1934 gibi oldukça erken bir tarihte kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınmasına karşın bugün halen bu alanda da eşitsizlik sürüyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde şu an 582 milletvekili içinde kadın milletvekili sayısı sadece 101 iken, oransal olarak ifade edildiğinde Meclis’te kadın temsil oranı sadece yüzde 17,4’tür. Ülkemizde yönetici pozisyondaki kadın oranı yüzde 19, kadın büyükelçi oranıysa sadece yüzde 26,5’tir.
Kadınların, evde, işte emeği görünmez kılınırken, bir yandan da evde, işyerinde sokakta şiddete uğruyor. Ancak bu şiddete karşın, kadına karşı suç işleyenlerin cezaları hafifletiliyor.
Güvencesiz, taşeronlaştıran, neoliberal düzen kadın-erkek tüm emekçileri sömürürken, kadınlar bu düzende ikinci bir ayrımcılığa tabi tutuluyor. Kadınların evde çocuklara, yaşlılara bakım sorumlulukları devletin kreşlerle, bakımevleriyle çözmesi gereken sorunlarken görmezden geliniyor; kadınlar bu sorumluluklar nedeniyle de çalışma yaşamına girmekte zorlanıyor ya da esnek çalışma modellerine mecbur bırakılıyor.
Bütün bu zorluklar içinde biz inanıyoruz ve biliyoruz ki, güzel yarınlara ve çağdaş bir ülkeye ancak kadınların özgür, bağımsız ve eşit olduğu bir toplumla ulaşılır.
Kadınların her alanda etkin olması, ülkemizde demokrasinin, barışın, hoşgörünün ve sevginin egemen olması demektir.
Belediye-İş, özlemini duyduğumuz yarınlar için kadın-erkek birlikte mücadele kararlılığıyla, kadınların, eşit, özgür olması, kadına yönelik şiddetin engellenmesi, daha iyi yaşama ve çalışma koşulları elde etmesi için mücadele ediyor.
Özlemini duyduğumuz yarınlar için kadın-erkek birlikte mücadele kararlılığımızı bir kez daha vurguluyoruz.
Özgür,
Eşit,
Barış dolu yarınlar için
Yaşasın 8 Mart,
Yaşasın Uluslararası Birlik, Dayanışma ve Mücadele Günü
Belediye-İş Sendikası